NEVZAT ÜLGER

  SEÇİMİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Türkiye yaklaşık bir yıldır, ülke içinde ciddi manada gerilim yaratan, tüm dünyanın gözünün üstünde olduğu, bütün dünyanın ileri geri konuştuğu, Batılı kanaat oluşturanların safını belirlediği, seküler hıncın, nefret söyleminin ayyuka çıktığı bir seçim dönemi yaşadı.

Seküler hıncı gizlemek için baharlar gelecek, çiçekler açacak söylemlerine sarılan Millet İttifakı bir arada bulunması mümkün olmayan farklı siyasi renklerin çok ilginç melez bir karışımını meydana getirdi. Bunları bir araya getirip bir iki yıl gibi bir süreçte birlikte tutarak seçime götürmek büyük bir başarıdır.

Millet İttifakı’nın bu durumu Recep Tayyip Erdoğan’ı yeni partilerle Cumhur İttifakı’nı genişletmeye sevk etti.

Tüm dünyanın gözünü bu seçime dikmesinin ve farklı mecralarda popülizmden siyasi İslâm’a, otoriterlikten diktatörlüğe uzanan iddiaları alenen dillendiren yüzlerce analizle desteklemesinin sebebini iyi anlamak gerekir.

14 ve 28 Mayıs seçimlerinde bir yanda Türkiye’nin ilerleme çizgisini yeniden AB-ABD hattına taşımaya çalışacağını vaat eden Millet ittifak, diğer tarafta denge politikasını devam ettirmek suretiyle fırsat bulduğunda tarihe yeniden dönüş imkânı verecek atılımlar yapabileceğini gösteren bir iktidar müşterekliğini öne çıkaran Cumhur ittifakı vardı.

Cumhuriyet’in ikinci yüzyılına girerken, yapılan 2023 seçimlerinde sandığın kaderini belirleyen şey şüphesiz ki korkuydu. Seçimin ilk turunda özelde Millet İttifakı’nın gündeme taşıdığı korku ekonomik kriz olurken, Cumhur İttifakı’nın gündemde tuttuğu korku ise dış güçler, PKK ve FETÖ olmuştu.

Muhalefetin en büyük avantajı iktidarın yıllardır süren kesintisiz bir iktidarın, başardıkları yanında başaramadıkları, eksikleri, çelişkileri ile birlikte toplumun belli kesimlerinde, bilhassa gençler arasında yükselen taleplerin birikmesi söz konusuydu. Buna geçim derdi ve deprem afetinin yol açtığı sıkıntılar da eklenince muhalefetin işi kolay gibi görünüyordu.

Derecesi farklı olmakla beraber İslâm siyaseti çerçevesinde siyaset yapan üç partinin yanında seküler milliyetçilerin, HDP’nin ve sosyalistlerin dışarıdan desteklediği Millet İttifakı cephesi “Her şey kontrol altında, endişeye mahal yok!” havası estiriyordu.

Altı muhalefet partisinden oluşan ittifak, seçmenleri daha iyisini yapabileceğine toplumu ikna edemedi. Ekonomiyi düzeltme iddiaları, tarihsel hafızası gelişkin muhafazakâr çevrelerde yankı bulmadı. Kaldı ki, günübirlik vaatlerin, küçük grupların dışında toplumda bir siyasal belirleyiciliği de yoktur.

Geçmişte bakanlık yapmış olmak, zengin olmak, akademisyen olmak, meşhur olmak, bir başka siyasetçinin karşısında olmak gibi niteliklerin ciddi bir belirleyiciliği olamaz. Daha açık bir ifadeyle ‘İslâmcıyız’ demekle İslâmcılığın, ‘milliyetçiyiz’ demekle milliyetçiliğin, ‘toplum değerlerinin savunucusuyuz’ demekle tarihsel misyonun temsilcisi olunmaz. Hatta önceden toplumda itibar bulmuş bir siyasal partinin varisiyiz, demekle de onun varisi olunmuyor.

Şimdilik işin galibi olan yüzde 35’lik AK Parti, mağlubiyetini galiplik sayan yüzde 25’lik CHP, birer misyon partileri olarak varlıklarını sürdüreceklerdir. Bunun yanına bir de Yeniden Refah Partisi’ni koyabiliriz.

Üçüncü partiler kategorisinde yer alan başta İYİ Parti olmak üzere, DEVA Partisi, Gelecek Partisi, Saadet Partisi, Memleket Partisi, Zafer Partisi vb. partilerinin birer seçimlik ömürleri vardır. Büyük bir ihtimalle yerel seçimlerden sonra ortadan kalkacak, tarihteki yerlerini alacaklardır. Çünkü günübirlik hareketlerin ötesinde sürekliliği olan ve toplumsal eğilime denk gelen bir yapıları yoktur.

Katılımın yüksek olduğu seçimler neticesinde beklenenin aksine yerli-millî siyaset baskın bir duruma gelmiştir. Bilhassa ikinci tura doğru hemen herkes yerli-millî siyasi ufku benimsediğini açıklamak zorunda kalmıştır.

Günümüzde Türkiye’de siyasi çekişmenin milliyetçilik zemininde değil kimin daha yerli-millî olduğu yarışı tarafından belirlendiği söylenebilir. Diğer bir ifade ile bundan böyle artık “Türkiye Milliyetçiliği” dönemi başlamıştır.

Toplumumuzun siyasi, sosyolojik, ekonomik, kültürel kimlik ve dokulardan oluşan yeni dinamiklerine, aktörlerine, velhasıl talepleri farklı olan bir Türkiye konusunda duyarlı olan Erdoğan’ın bir dönemine daha ihtiyacı vardı ve bu seçimde bu sağlanmış oldu, şimdilik son bir kez daha cumhurbaşkanı oldu.

 

  SEÇİMİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Edin