NEVZAT ÜLGER

SİYASETTE-TARİKATLAR İLİŞKİSİ

Kimi inişli çıkışlı süreçlere rağmen siyaset-tarikat ilişkileri yumuşayan bir karakterde yürümektedir. Devletin tarikatlara karşı tutumunu yumuşatmasına paralel olarak tarikatlar da sosyal ve iktisadi açıdan bir entegrasyon sürecine girmişlerdir.

Devlet zaman içerisinde üç önemli adım atarak din-siyaset ilişkilerini yumuşatmıştır:

1-Eğitim alanında zaman içerisinde sayısı ve işlevi artarak devam eden İmam-Hatip okullarının açılmış olması.

2-Siyaset alanında başta DP ve MSP olmak üzere, dine olumlu bakan siyasi partilerin kurulmasını kolaylaştırmış olması.

3-İktisat alanında 1980 yılından sonra faizsiz finans kuruluşlarının kurulmasına izin vermesidir.

Böylece muhafazakâr dindar kesimin eğitim ve düşünce alanları ile iktisadi ve siyasal bakış ve değerlendirmeleri devlet sistemiyle uyumlu hale gelmiştir. AK Parti iktidarıyla birlikte bu entegrasyon en üst seviyeye çıkmıştır.

Tek partili yıllar boyunca pasif faaliyet yürüten Hâlidîlik merkezli tarikatlar, bir anlamda merkeze yürüyebileceğini görerek Erbakan ve sonraki süreçlerde Özal’a destek oldular. Halidi olan bazı tarikat kollarının siyasi iktidarı destekleme anlayışı 2002 sonrasında da AK Parti’ye destek vererek devam etmiştir.

Çok partili siyaset demek, rekabetçilik, aktif olmak ve mümkün olduğunca kamusal alandan destek almak demektir. Nitekim merkez sağ partiler tarikatlarla iyi ilişkiler kurmuşlardır. Dolayısıyla tarikatların siyaset ilişkisi sadece tek yönlü olarak değil, aynı zamanda siyasi partilerin de girişimleriyle meydana gelen interaktif bir sürece işaret etmektedir.

Devletin 1980’e kadar bilgi, ekonomi, haberleşme, televizyon başta olmak üzere pek çok alan üzerinde “tekeli” vardı. Ancak devletteki bürokratik organizasyonun kamusal alanı dönüştürücü, yönlendirici etkisinin 1980’den itibaren azaldığı ve 2000 yılından sonra meydana gelen dijitalleşme ve küreselleşmeye bağlı olarak giderek daraldığı vurgulanmalıdır.

1950 yıllarındaki dönüşüme benzer şekilde 1980’li yıllardaki dönüşümün de küresel bir boyutu vardır. Soğuk savaşın bittiği, tek kutuplu dünyanın yükselişe geçtiği bu süreçte liberalleşme hamleleri dikkat çekicidir. Bu dönüşüm ve değişim son yirmi yılda giderek daha rahat bir ortama girmiştir.

1980 sonrasında özel teşebbüs ve yayınların gelişmesi, dernek, vakıf ve yayıncılık faaliyetlerinin yanında şirketleşmenin de ortaya çıkması şehirleşme, eğitim ve iktisat alanında belli bir birikime işaret etmektedir. Hâlidîliğin şehirli bir boyutunun olması iktisadi işletmelerin de bir faktör olarak devreye girmesine neden olmuştur.

Şehirleşmenin dönüştürücü ve imkân sağlayıcı gücü kendisini tarikatlar üzerinde de gösteriyordu. Daha 1960’lı yıllarda muhafazakâr alanda neşriyat yapmak ve kitap okumanın yanında profesyonel iktisat, modern bilgi, teknoloji gibi alanlara yönelen bir eğilim de belirginleşmeye başlamış, iktisat, eğitim ve modern eğilimlere meraklı bir grup Devlet Planlama Teşkilatı gibi kurumlarda etkin hale gelmeye başlamışlardı.

1997’de meydana gelen 28 Şubat darbesi tarikatların insan kaynaklarına, bilgi kurumlarına, dernek ve vakıf süreçlerine önemli darbeler indirmiştir. Darbe tarikatlara bağlı olan vakıf ve dernekleri baskılayıp insan popülasyonunun bürokrasideki etkinliğine engel olurken, sermayedarları da gruplandırarak bir kısım sermayeyi “yeşil” renkle işaretleyerek devlet kurumlarına yaklaşmalarının önüne set çekmiştir. Bu olumsuzlukların yanında şirketleşme süreçlerine de kısmi serbestlik tanımıştır.

2000’li yıllarda iktidara gelen Ak Parti’nin muhafazakâr dindar karaktere sahip olması, bu partiyi kuran kadroların önemli bir kısmının, 28 Şubat sürecinin olumsuz etkisinin tazeliğini taşıması, tarikatların bu partiyi desteklemesinde belirleyici olmuştur. Ak Parti süreci bir yönüyle muhafazakâr dindarların, dini grupların ve tarikatların başarılı bir şekilde modern ekonomi, bilgi ve beceri imkânlarından faydalanmasının yolunu açarken, Türkiye’de süren uç söylemlerin de önünü kesmiştir.

İslam kültürü içerisinde ortaya çıkmış damarlar arasında yer alan tasavvuf geleneği, elit dindarlıktan ziyade halk dindarlığına dayanmakta ve bireyin kendisini terbiyeye çağırmaktadır.

Tasavvufun kurumsallaşmış biçimi olarak tarikatlar, genelde merkezin dışında daha çok popüler kültürü ve halk İslam’ını temsil etmektedir.

Siyaset-tarikat ilişkileri sağlıklı yürütüldüğü sürece bu alanın toplumda harç görevi görmeye devam etmesi mümkündür.

 

SİYASETTE-TARİKATLAR İLİŞKİSİ

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Edin