Dünyanın izlediği yola dikkatle bakalım:
Dünya pek çok sorunu aynı anda ve eş zamanlı yaşıyor.
Ukrayna’daki küreselleşme, nükleerleşme riski yüksek savaş hala sürüyor.
Rusya toprak ilhakından, Amerika Rusya’yı Ukrayna’da yıpratma ihtirasından bir türlü vazgeçmedi.
Amerika, Ortadoğu’daki oyunlarını sergileyip devam ettirmek için İsrail’i bir sopa gibi kullanırken, İsrail’in İran’ın Şam konsolosluğuna saldırısına, İran’ın cevap niteliğindeki karşı saldırısını hem kınıyor hem de kendisinin Ortadoğu’da bulunmasının gerekçesi olarak kullanıyor.
AB adı altında birlik oluşturan Avrupa, stratejik rüştünü ispatlayan otonom bir politika benimseyemedi. Hala ABD’nin gözlerinin içine bakıyor.
Türkiye’nin, Çin’in ve diğer ülkelerin barış girişimleri de ne yazık ki sonuç getirmedi.
Amerika-Çin rekabeti, daha doğrusu Amerika’nın Çin’i çevreleme, ekonomik gelişmesini durdurma, askeri ihtiraslarını dizginleme çabaları tüm hızıyla devam ediyor.
Bütün dünyada iklim göçlerinden, su savaşlarından korkuluyor. 2019 verilerine göre dünyadaki göçmen sayısı 217 milyonu aşıyor. Devletler göçleri, iklimi ya da insanlığın geleceğini değil jeopolitiği, anlık çıkarları, görece kazançları önemsiyor.
AB Komisyonu Mısır’a milyarlarca euro rüşvet vererek göçü engellemeye çalışıyor.
Netanyahu iktidarı Gazze’de bariz bir soykırım gerçekleştirirken ve üstelik de bu Güney Afrika’nın başvurusuyla Uluslararası Adalet Divanı tarafından hukuki açıdan ara bir kararla teyit edilirken, dünyanın önemli bir kesimi, Filistinlilere yönelik yardımları kesmeyi tercih edebiliyor.
Mevcut Arap rejimlerinin hakimleri, İsrail zaferine katkıda bulundular. Filistinlilerin var olma hakkını ortadan kaldırmak için İsrail yönetimlerine normalleşmenin kapılarını ardına kadar açtılar. Esas hedefleri; iktidarlarının devam etmesi. Her şey, yöneten ve yetki sahibi olan bazı ailelerin tekelinde.
İsrail, İngilizlerin oyunlarıyla gaspçı bir varlık olarak kurulduğundan bu yana ahlaksızlığının zirvesinde ve sınırsız Amerikan himayesi ve karşılıksız Avrupa desteği ile korunmaktadır.
İsrail Batılı müttefiklerinin desteğiyle, İsrail düşmanlığın sona erdiğini, düşmanlığın İran ve Türkiye’ye kaydığı düşüncesini yayarak Arap rejimlerinin yapısına nüfuz ediyor.
Ortadoğu haritası ABD’nin Irak’ı işgalinden itibaren devam eden olayların sonucunda değişiyor ve görünen o ki, kaos teorisinin üzerinden yirmi yıl geçmesiyle birlikte Ortadoğu haritası değişiyor.
Çoğunluğunu Şii Arapların oluşturduğu Irak halkı geleceğe dair hiçbir umudu olmaksızın bugünü atlatmakla meşgul. Sünni Araplar ise, işgal edilmesine izni verilen şehirlerde IŞİD tarafından ezilmektedir. Bu örgüt şehirleri halkın başına yıktı, yerlerinden etti ve kalanlara baskı uyguluyor.
Savaşlar bölge ülkelerinin çoğunu yeniden şekillendirdi. Savaş ateşinden uzak yerler ise, istihbarat örgütlerinin baskıları, yolsuzluk, sistematik yoksullaştırma ve despotluk döngüsü altında.
Kaos, bölgenin adı oldu. Filistin halkı güvenlik, bir öğün yemek ve bir bardak suya muhtaç hale getirildi.