Türkiye büyük çoğunluğu şubat ayı itibari ile kimyevi gübre kullanımına başlayan bir ülkedir. Bu yıl şubat ayı ile birlikte ülkemiz kimyevi gübre krizine girmiş bulunmaktadır.
Neredeyse gübre kullanımında son viraja gelmek üzere olmamıza rağmen hala gübre tedariğinde ciddi sorunlar yaşanmaktadır.
Bir çok bayi sattığı gübreyi tedarik edememek de ve çok sayıda çiftçimizde gübre bulamamaktadır.
Ülkemizin kimyevi gübre sıkıntısı ilk günlerde tarafımızdan depremin limanlara ve lojistiğe olumsuzluğu olarak yorumlanmıştı. Gün geçtikçe her şey daha düzelecekken gübre de yokluk ve kıtlık daha bir arttı. Tarım Bakanlığının derhal bu sorunu gündeme alıp çözüme kavuşturmaları gerekmektedir.
Ya acilen gübre tedarik edilmeli ya da gübrenin alternatifi sunulmalı. Tarım Bakanlığımız ayrıca bilmeli ki şu an gübre karaborsa işlemi görmektedir.
Geçtiğimiz günlerde Şap SAT-2 virüsü nedeniyle ülkemizdeki tüm canlı hayvan pazarları kapatıldı. Kesim dışında canlı hayvan taşınması yasaklandı.
Bu olay çok ciddi bir olay olup Tarım Bakanlığımız acilen tedbir girişimlerini ortaya koymuştur. Şehrimizden tutun ülkemizin tüm işletmelerine aşı yapılmaya başlanmıştır. Bu hastalık kendi normal seyrinde gelişmiş ise Tarım Bakanlığımız her türlü takdiri hak etmiş, bu kadar yüksek duyar sahibi davranışıyla da ülke olarak bizi kurtuluşa erdireceğine ikna etmiş olur.
Bu vesileyle Bakanlığımızı tebrik edip bundan böyle ülkemizin söylem bağımsızlığından eylem bağımsızlığına kıdem atladığına inanırız.
Gübredeki krizler, piyasadaki olumsuzluklar zihnimde güvensizliği doğuruyor. Ben kişisel olarak milenyum sonrası her şeyin yeniden dizayn edildiği kanısındayım.
Kuş gribi, domuz gribi, Covid 19 olayı sonrasında küresel oyunların, küresel hilelerin, küresel düşmanlıkların tahayyül ettiğimizden çok daha fazla olduğuna inanıyorum.
Covid 19 sonrası kalp krizlerindeki artışlara bakanlık tarafından bir izah getirilmemesi beynimizi kısmen kemirmektedir.
İneklerin çıkardıkları gaz dolayısıyla atmosferi deldiğinin bize dikte edildiği, yapay ete geçilmesi gerektiğinin ısrarla gündeme getirildiği bir ortamda aniden ülkenin tamamında hayvan pazarlarının kapatılması ve hızlıca tüm hayvanların aşılanması beni endişeye sevk ediyor.
Tarım bakanlığımızın bu konuda ülkeyi rahatlatacak açıklamalar yapmasını bekliyoruz.
2023’ün yağışsız bir yıl oluşu, gübre tedariğindeki krizler, hayvancılıktaki bu adım… Bu üç olumsuzluk bendeki komplo düşünceleri olmasa bile gelecekte darlık için yeterince donedir.
Bakanlığımızın sulu tarım çalışmaları iyi bir ivmeyle sürmektedir. Ama kanaatimce hala bu alanda yetersizlik vardır. Tarımsal çalışma ve desteklerle üretimin, tarımsal sulamanın artması gerekmektedir.
Hem ülkemiz coğrafyasının uygunluğu hem Bill Gates’in eninde sonunda sığır hayvancılığını sekteye uğratma olasılığını düşündüğümüzde Bakanlığımız ivedilikle küçük baş hayvancılığına yoğunlaşmalıdır.
Bunun için yaylalarda iş yoğunluğu hafifletirmiş yaşanabilir ortamlar oluşturulmalıdır. Yaylalar birilerinin ya da belli kesimlerin otoritesine bırakılmayıp tüm küçükbaş üreticisinin hizmetine sunulmalıdır. Mera ve orman politikasının üreticinin maksimum düzeyde faydalanabileceği bir biçimde yeniden düzenlenmelidir.
Balıkçılık ülkemiz ve şehrimiz açısından hep ihmal edilmiş bir sektör olarak süre gelmiştir. Hala aynı şekilde devam etmektedir. Bu konuda da tarım bakanlığımız olaya el atmalıdır. Hiç beklemeden denizlerimizden, akarsularımızdan bereket akıtmalıdır.
Her türlü küresel entrikanın döndüğü bu ortamda hükümetimiz tüm bakanları, tüm bürokratları, tüm vekilleri küresel güçlere karşı uyanık olmaya, vatandaşın menfaatini her şeyden üstün tutmaya davet etmelidir.
