Dünyanın bir numaralı sessiz komedi aktörü Charlie Chaplin’in çok dokunaklı bir hikayesi vardır. Charlie Chaplin çocukken babasıyla birlikte sirk için bilet kuyruğuna girmiş. Kuyrukta onların hemen önünde fukara görünümlü 6 çocuklu bir aile varmış. Sıra o aileye geldiğinde baba biletçiyle konuşunca boynunu bükmüş ceplerini karıştırıp çocuklara parasının çıkışmadığını söylemiş ve sıradan çıkmaya yeltenmiş. Tam o sırada Charlie Chaplin’in babası 20 dolarını bilerek düşürüp eğilerek o parayı yerden alıp önündeki adamın omuzuna dokunmuş. Adam ona dönünce bayım bu düşürdüğünüz paranız buyurun alınız demiş. Adam da mevzuyu çakmış minnet dolu teşekkür bakışları eşliğinde o 20 doları almış.
Charlie Chaplin’in babasının da başkaca parası yokmuş. O ve babası o gün sirke gidememişler. Charlie Chaplin sonraki yıllarda hayatı boyunca izlediği en iyi sirk gösterisinin sirke gidememesine sebep olan bu gösteri olduğunu dile getirir.
Şimdi gelelim bu hikayenin sebebine. Kapitalizm illeti yüzünden farklı gelir grubundaki ebeveynler farklı yaşamak zorundalar ama küçük çocuklar bu farkı kavrayamaz ve anlayamazlar.
Bu yılın ikinci döneminde çokça şahit olduğum bir durum okullar tarafından neredeyse her hafta ilk okul birinci sınıf çocuklarının eline tutuşturulan bir tiyatro bileti var. Sağ üst köşesinde kocaman bir yıldızın içinde büyük puntolarla yazılmış 15₺ ibaresi. Baba eve gelir gelmez çocuk hevesle o bileti getirir baba beni tiyatroya götür der. Baba’nın da gözü öncelikle o 15₺’ye takılır çocuğun teklifine sıcak bakar işi okeyler.
Baba bileti inceleyince 15₺’nin indirim miktarı, bilet fiyatının 55₺ ya da 60₺ olduğunu görür ve içi burkulur. Çünkü bu babanın birden fazla çocuğu vardır. Zaten bu baba çocuklarını çarşıya çok nadir götürür. Gitmişken çocuklara en kötü birer simit ya da mısır ikram etmeli hatta üstüne de muhakkak bir oyun parkına gitmeli. Sadece birini götürüp diğerlerini götürmemesi ona göre çok utanılası büyük bir ayarsızlık adeta tüm büyük çocuklara vefasızlık. Çocukla yeniden konuşur işi alttan alır çocuğuna başka zaman der araya anne ve diğer çocuklar girer olay böylece kapanır.
Bir iki hafta sonra yeni bir bilet ve çocukta yine aynı heves ama baba artık tecrübelidir farklı mevzulara girer konu dağılır. En acısı ne biliyor musunuz? Bundan sonraki seferlerde çocuk da artık tiyatroya gitmenin bir hayal olduğuna inanır ama yine de o bileti her defasında alıp eve getirir. Vicdanı olan her ebeveynin içi cız eder yüreği kavrulur.
Böylece kapitalizm henüz kapitali bilmeyen, hayalleri maddeleşmişlik içermeyen evlatlarımızı en zalimane tokadıyla duygusal ve ruhsal biçimlerde döver.
Beş kuruş para için çocukları duygusal olarak ateşlemekten utanın. Kendi kazancınızla beraber ahlak ve eğitime de odaklanın.
Hükümetimiz, Milli Eğitim, valilik, kurumlar, belediyeler asgari ücretlinin yaşam zorluğunu biliyorlar. Yıllardır da çok güzel bir uygulamayla bedava kitap vermekte ama yine de benim gözlemim asgari ücretli hayatı kıt kanaat yaşamakta. Hükümetimizden asgari ücretliye jest yapıp onların çocuklarını hele hele ilkokul çağında olanları sosyal etkinliklere, tiyatroya bedava göndermesini talep ediyouz.
Çocuk yaşamlar henüz maddeyi ve maddiyatı kavramadan yokluğa yenilmiş olarak hayata adım atmasın.
Milli Eğitim, Valilik, Belediye bu eğitimin yanısıra kültürel etkinliğe katılımı üstlenmeli. Tiyatronun yanısıra yüzme ve bazı sporlar da hükümet eliyle bunların aracılığıyla asgari ücretli ailenin çocuklarına illa verilmeli.
Her anne ve baba çok şükür ben gün yüzü görmesem de evladım gün yüzü görüyor demeli.
Basın yoluyla şahit olduğum Elazığ’ımızın ülkemizden farklı olarak pandemi de sokaklara neşe saçan bir Gakkobüsü vardı. Pandemi bitti Gakkobüsün durumunu bilmiyorum. Bence Gakkobüs durmak yok yola devam demeli. İklim uygun olduğu an çocuklara felekten gün yaşatmalı.
Tiyatro oyunu sergileyen bu ekiplere de çocuklarımıza güzel şeyler öğretin. Onları ajitasyonla, hileyle, dalavereyle değil marifetli oyunculuk ve kaliteli oyunlarla kendinize hayran bırakın. Çarpıcı olmayın, biletten başlayarak tüm aşamalarda işe sahtekarlık koymayın.