SELAHADDİN CANPOLAT

ANNE VE BABANIN ÇOCUKLARINA EN ÇOK MUHTAÇ OLDUĞU DÖNEM YAŞLILIK GÜNLERİDİR

“Çok kıymetli takipçilerim, değerli okurlarım, sizlerle her hafta olduğu gibi bugün de insanı insanlığı ilgilendiren yepyeni bir konu ile tekrar buluşmanın mutluluğunu yaşıyorum..

“Sevgili dostlar;

“İnsanlar, gerek ana ve babalarına gerekse diğer insanlara karşı muâmelelerinde İslâm’ın koyduğu edeb ve nezâket kâidelere tâbî olurlarsa, son derece huzurlu ve gıpta edilmeye lâyık bir toplum meydana gelir. Kur’ân’ı Kerim’de ve hadis’i şeriflerde Allah’a kulluk ve itaatten hemen sonra anne ve babaya iyi davranmanın gerekliliği vurgulanmıştır. Bir insanın Allah’a şirk koşması, anne ve babasına kötü davranması ve fakirlik endişesiyle çocuklarını öldürmesi, Allah’a karşı yapılabilecek en büyük itaatsizlik ve isyan sayılan eylemi, durumdur.  Yaradana hiç bir şeyi ortak koşmayalım. Ana ve babaya iyi davranalım. Fakirlik endişesiyle çocuklarımızı öldürmeyelim. Büyüklere saygı, küçüklere sevgi dinimizin temel prensiplerindendir. Büyüklere saygı gösterme, küçüklere de merhametle muamelede bulunma hususu ile ilgili olarak efendimiz Peygamberimiz (S.A.V ) şöyle buyurmaktadır. “Küçüğümüze merhamet etmeyen ve büyüğümüzün hakkını gözetmeyen bizden değildir. Allah’a ortak koşmanın herhangi bir mazereti olmadığı gibi, anne ve babaya kötü davranmanın da haklı bir mazereti olamaz. Bu tür davranışların, büyük günahların en büyüğü olduğunu, Efendimiz  Peygamber (S.A.V.) şöyle ifade etmiştir: Peygamberimiz (S.A.V), üç defa: “Size büyük günahların en büyüğünü haber vereyim mi? Allah’a şirk koşmak, ana ve babaya itaatsizlik etmek ve yalancı şahitliği yapmaktır. Ya da yalan sözdür, diyerek  buyurmuştur. Anne ve baba ile alakayı kesmek, sıla’i rahimde bulunmamak, onların kalbini kıran her türlü söz ve davranışta bulunmak ana ve babaya itaatsizlik sayılır. Bu sebeple, yapılması ve söylenmesi günah olmayan hususlarda onların sözünü dinlemek gerekir. Akıl nimeti ile donatılan insanoğlunun önemli görevleri vardır. Bunların başında Allah’a kulluk ve ana ve babayı sevmek, onlara, karşı sorumluluklarımızı yerine getirmek gelmektedir. Bize sayısız nimetler veren Allah’a karşı ibadet etmek nasıl farz ise, bizim dünyaya gelişimize sebep olan ana ve babamıza hürmet, saygı ve hizmette bulunmak da Allah’ın üzerimize yüklediği bir görevdir. Anne ve baba, çocukların hem varlık sebebidir hem de onları sevgiyle yetiştiren büyüten ve terbiye eden insanlardır. Gönüllerindeki sevgi ve evlat sahibi olmanın mutluluğuyla, onların katlandıkları fedakârlıklar her türlü takdirin üstündedir. Anne ve baba, aile ve çocuğun ihtiyaçlarını temin etmek için yılmadan, usanmadan çalışırlar, yemezler yedirirler, giymezler giydirirler. Çocuğun bakımında, temizliğinde, eğitiminde ve her türlü ihtiyacının karşılanmasında anne ve babaların gösterdiği ilgi ve titizliğin derecesini kelimelere dökmek âdeta imkânsızdır. Bu fedakârlıklar karşısında bizlere düşen, anne babamıza iyi davranmak, hizmet etmek, ikram ve ihsanda bulunmak, ihtiyaçlarını karşılamak, sıkıntılı hallerinde yanlarında bulunmak, güler yüzle bakmak, tatlı dil ile konuşmaktır. Onların her zaman dualarını almak, rızalarını kazanmak, hasta ve yaşlılık hallerinde kendilerine gönülden ilgi göstermek daha fazla önem arz eder, Cennet kapılarını açtıran bir davranış olur. Dünya ve âhiret mutluluğu anne ve babamıza göstereceğimiz bu sevgi, saygı ve ilgiye bağlıdır. Allah, kendisinden başkasına ibadet etmememizi, anaya ve babaya iyi davranmamızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara( öf..!) bile deme. Onları azarlama demektedir….

“Sevgili dostlar;

“Görüldüğü üzere Allah, anne ve babamızı üzmek, onlara sert davranmak, kalplerini incitmek bir yana; ana ve babamıza karşı en ufak bir hoşnutsuzluk göstermeyi, ana ve babamıza (Öf) bile demeyi yasaklamıştır. Allah anne ve babaya karşı son derece saygılı, hoşgörülü davranmamızı ve onlar için duâ etmemizi  emretmiştir. “Onlara tatlı ve güzel söz söyle. Onlara merhamet ederek tevazu gösterelim… ve onlara dua ederken;  Allah’ım..!, “Tıpkı beni küçükken koruyup yetiştirdikleri gibi sen de anne ve babama acı.  “Cennet annelerin ayakları altındadır. Vaktinde kılınan namazdan sonra ana ve babaya iyilik yapmak olmassa olmazlarımız arsındadır. Demek ki Allah’ın rızasını kazanmanın, cennete ulaşmanın yollarından birinin, anne ve babaya hizmet edip gönlünü hoş etmekten geçtiğini hiçbir zaman unutmayacağız. Efendimiz Peygamberimiz (S.A.V.) “Kim ömrünün uzamasını ve rızkının bollaşmasını istiyorsa, anne ve babasına iyilik etsin ve akrabalarına sılayı rahimde bulunsun. buyurarak onlara iyilik ve ihsanda bulunmanın hem dünyevî hem de uhrevî ne denli önemli olduğunu vurgulamıştır. Kur” an da İfade edilen, “Biz insana anne babasına iyi davranmayı emrettik. O halde bakın, Annemiz bizi ne zahmetle karnında taşıdı ve ne zahmetle doğurdu! annenin evlad olarak üzerimide çok hakkı vardır. Bin bir zahmetle karnında taşıdı, biz doğunca emzirdi, sağlıklı olarak büyümemize özen gösterdi. Hiçbir fedakârlıktan kaçınmadı, çoğu zaman gece uykusunu terk etti ve evladı olarak hizmetimizi seve seve yaptı. Hele özürlü çocukların annelerinin fedakârlığını kelimelerle ifade etmek mümkün değildir. Bunun için anne hakkı çok önemlidir. Babanın hakkı da elbetteki küçümsenemez. Ancak evladının yetişmesi ve geleceğini temin etmesi için elinden gelen her türlü fedakârlıkta bulunmakta, Bizleri yetiştirip büyüten anne ve babalarımıza karşı görevlerimizin başında; onlara karşı güler yüzlü ve tatlı dilli olmak, ihtiyaçlarını gidermek, hastalık ve yaşlılık sebebiyle zor durumlarında yardımlarına koşmak, varsa sıkıntılarını ve kederlerini paylaşmak, Allah’a itaatsizliğin dışındaki isteklerini yerine getirmek gelir.

“Sevgili dostlar;

“Üzülerek ifade edelim ki, günümüzde, evlatları için her türlü fedakârlığı yaptığı halde yalnızlığa itilmiş, zorlukların kucağına terk edilmiş, sahipsiz, gözü yaşlı anne ve babalara sıkça şahit oluyoruz. Bazı evlatlar, anne ve babalarını sıcak aile ortamından, evlatlarından, torunlarından koparılıp “Huzur Evi adı verilen (İtilmişler, terkedilmişler veya Atılmışlar) Evine hapsediyorlar. Anneler ve babalar gününde, senenin bir günü kendilerine çiçek verilmekle, hediyeler takdim edilmekle, anne ve babalarını mutlu edeceklerini zannedenler, ancak kendilerini kandırıyorlar. Onları gerçekten mutlu edecek şey, aile ortamının en müstesna yerinde, evlatlarıyla, torunlarıyla bir arada olmasıdır. Anne babaların sadece bir gün değil, her gün hatırlanması ve kıymetlerinin bilinmesi gerekir… Ana ve Babamızı yılın bir gününde anmak yetmez. Onlar her gün anılmalı, her zaman gereken saygı ve ilgi gösterilmelidir. Cennete giden yollardan birinin de anne ve babamıza iyi muameleden geçtiğini ve onlara yapacağımız hizmetin, Allah’ın rızasını kazanmamıza vesile olacağını unutmamalıyız. Onların kalbini kırmaktan, onlara ağır gelebilecek her türlü söz ve davranışlardan kaçınmalıyız. “Allah’ın rızası ana ve babanın rızasında, Allah’ın gazabı da ana ve babanın gazabındadır. Ana babaya ihsan, dünyada huzur ve güzelliklerin kaynağı, âhirette cennetin sebebi olacaktır. Aksi ise, huzursuzluk ve azabtır. Bu böyle biline.. Bu sebeple anne babayı üzecek davranışlardan sakınmak gerekir. Yaşlılarımızın daha nazik bir yapıya sahip oldukları bu dönemde duyguları rencide edilmemeli, yanlarında sesler yükseltilmemeli, hizmet edip gönülleri alınmalıdır. Kendine has özellikleri olan bu dönemde takınılacak her tavır, söylenecek her söz, tabiatıyla özen gerektirmektedir. Bu bakımdan yaşlılara saygı göstermek, her şeyden önce dinî, insani ve vicdani bir görevdir. Anne ve babanın çocuklarına en çok muhtaç olduğu dönem yaşlılık günleridir. Unutmayalım ki ana ve babamıza nasıl davranıyorsak çocuklarımız da bize aynı şekilde davranacaklardır. Yaptığınız her iyiliği Allah bilir. Yaşlanıp kendi ihtiyaçlarını temin edemez hâle gelince ana ve babaların bütün ihtiyaçlarını temin etmek çocukların yani biz evlatların görevidir. Ancak bugün aile yapımızı tehdit eden pek çok unsurla karşı karşıyayız. Ahlâkî yozlaşma, rahata düşkünlük, özgürleşme ve bağımsız olma söylemleri ve neticede güç kazanmakta onun için üzerinde önemle durulması gereken hususlardadır.

“Sevgili dostlar;

“Nasıl ki, insanoğlu herhangi bir şarta bağlı olmaksızın her bağlamda Allah’a kulluk etmesi gerekiyor ise, aynı şekilde anne ve babasına da iyi davranması gerekir. Gerçek anne ve baba sevgisinin, “annemi, babamı seviyorum”, demekten ibaret olmadığını, onlara karşı maddî ve manevî her türlü görevin yerine getirilerek bu sevginin ispat edilebileceğini unutmamamız gerekir. Bir sahabî; ‘Ya Rasûlullah! Ana ve babamın vefatından sonra onlara yapabileceğim bir iyilik olabilir mi ?’ diye sorduğunda Peygamberimiz (S.A.V.) Evet, onlara hayır duâda bulunur, onlar için istiğfar eder, Allah’tan bağışlanmalarını ister, vasiyetlerini, isteklerini yerine getirir, yakınlarıyla ilgisini kesmez ve dostlarına ikramda bulunursan” diye buyurmuştur…  Allah şöyle duâ etmemizi buyurur: “Allah’ım hesabın yapılacağı gün, beni, anne babamı ve mü’minleri bağışla..! Vefatından sonra da anne ve babamıza karşı görev ve sorumluluğumuzun devam ettiğini unutmamalıyız. Onların kabrini ziyaret etmeli, duâ etmeli ve onlar için hayırlı işler yapıp, sadaka vermeliyiz.

“Sonuç olarak;

“İslâm dini anne ve babaya iyi davranmayı, onların ihtiyaçlarını karşılamayı, meşru ölçüler içerisinde isteklerini yerine getirmeyi, gönüllerini almayı ve onlara merhamet kanatlarını gererek hayır duâlar etmeyi emretmektedir. Onlarla alakayı kesmeyi, kaba ve sert konuşmayı, gönüllerini kırmayı, onlara karşı her türlü isyankâr söz ve davranışlarda bulunmayı da kesin olarak yasaklamaktadır. Aynı şekilde öncelikle aile içinde ve yakın akrabalar arasında olmak üzere büyüklere saygı gösterip küçüklere de merhametle muamelede bulunmayı ahlâkî bir sorumluluk saymaktadır. Müslüman  olarak bizlere düşen görev, anne ve babalarımıza iyi bir evlat olarak onların rızasını kazanmak ve hayır dualarını almaktır. Çünkü Peygamber Efendimiz (S.A.V.) şöyle buyuruyor: “Üç dua vardır ki, bunlar şüphesiz kabul edilir: Mazlumun duası, misafirin duası, anne ve babanın evladına duası.”Görülüyor ki, bilhassa yaşlandıklarında anne ve babaya bakmak, onları huzurlu ve mutlu yaşatmak, böylece hayır dualarını almak dinî bir görevdir. Mecbur kalmadıkça ve kendileri istemedikçe onları aile ortamından uzaklaştırarak huzur evlerine ve yaşlılar yurduna bırakmak doğru değildir. Anneler ve babalar ömür boyu sevgiye, saygıya, hizmet ve hürmete layık en yüce varlıklardır. Bu nedenle geçici dünya telaşı ile anne ve babalarımızı ihmal etmeyelim ki hem dünyamız hem ahiretimiz değer kazansın. Bu nedenle anne ve baba çocuğunu İslâm’a göre yetiştirmeli, onun dünyasını düşündüğü gibi âhiretini de düşünmelidir. Çocukların genel eğitimi içinde, din eğitiminin de dikkate alınması önemli bir gerçektir. Dinî eğitimle insanlar güzel ahlâk sahibi olur. Kişinin hem kendisine, annesine ve babasına hem de başkalarına faydalı olmasını sağlar ve böylece çocuk dünya ve âhirette mutlu huzurlu bir hayat yaşar. İnsanoğlu öldüğünde üç şey hâriç, amel defteri kapanır. Bu üç şey: Sadaka-i câriye, faydalanılan ilim ve kendine duâ eden salih evlât Anne ve babaya düşen en önemli görev, çocuklarını iyi bir Müslüman olarak yetiştirmektir. Böyle bir evlât, hayırlı evlat olur. Dolayısıyla dünya ve âhirette mutlu ve huzurlu olmak istiyorsak İslâm’ın emir ve yasaklarına, koymuş olduğu kurallarına uymak zorundayız. Allah’a kulluk yapmaya gayret eden müslümanlar , dünyada ve âhirette huzur ve mutluluk içerisinde olurlar. Ne mutlu, anne ve babaları sağken layıkıyla sevip, layıkıyla hizmet edenlere, Ne mutlu, onları sadece anneler ve babalar günün de değil, her zaman hatırlayanlara. Ne mutlu, anne ve babaların hayır duâlarını alıp, dünya ve âhiret mutluluğuna erenlere! Olumlu yönüyle yapan, hakkıyle yapan takipçilerim dostlar ve insanlık  buyrun istikamet cennet kapıları…vesselâm

“Bir diğer hafta başka güzel konularda buluşmak dileklerimle””

“Kul Selahaddin CANPOLAT”

ANNE VE BABANIN ÇOCUKLARINA EN ÇOK MUHTAÇ OLDUĞU DÖNEM YAŞLILIK GÜNLERİDİR

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Edin