“Çok kıymetli takipçilerim, değerli okurlarım, sizlerle her hafta olduğu gibi bugün de insanı insanlığı ilgilendiren yepyeni bir konu ile tekrar buluşmanın mutluluğunu yaşıyorum..
“Sevgili dostlar
“Yıllar geçse de, dünya hep değişmeye devam etse de, hayatın bize söyletmekten asla vazgeçmediği sözdür eski günler. Eski günlerdeki yaşanılanlar, mutluluklar hatta acılar bile şimdilerde aranır oldu. Mutlu günlerimiz hep eski günlerde mi kaldı? Yoksa geçmiş günlerimiz hep mi güzeldi? Sahi bu güzellikleri kim yok etti? Eski insanlar; neye, kime, niçin değer verdiğini gayretiyle ve yaşantılarıyla bilirdi. Eskilerin tek bildikleri zenginlik yalnızca buydu. Eskiden derdim ki; İnsanın başına gelebilecek en kötü şey, bir gün yapayalnız kalmasıdır. Yaşayarak Öğrendim ki; Hayatta insanın başına gelebilecek en kötü şey: Yapayalnız hissetmesine neden olan insanlarla yaşamasıdır. Dünü unutmuş yürekler. Bugünü bitirmeden; yarının hayalini kurar olmuş. Eskiden sözler değil, gözler anlatırdı duyguları. Şimdi gözler kör olmuş. Sözler her şeyi söyler ve anlatır olmuş. Güvenmenin, inanmanın yardımlaşma ve dostluğun öneminin bilindiği, iyi niyetin hakim olduğu, saygı, sevgi ve terbiyenin değerli olduğu o kıymetli günler nerede kaldı? Nerede kaldı derken her birey farklı yorumlayabilir, ayrıntılara farklı girebilir bende şu ayrıntı ve yorumlara yer vereyim istedim..
“Sevgili dostlar;
“Teknolojinin gelişmesiyle insanlık öldü diye düşünmemek elde değil. Nerede büyükleri saymak, gönlünü almak değer vermek? Nerede iyi niyet, dürüstlük, dostluk, yardımlaşma, güven? Nerede sokakta oynayan çocuklar, nerede eski mahalle oyunlarımız örf ve adetlerimiz. Bugün nerede sokakta oynamak. Ebeveynler alışveriş veya parkta bile çocuğunun elini bırakmaya korkar hale gelmişler. Tv ve internet haberlerde neredeyse sık rastladığımız Çocuk hırsızları, çocuk satıcıları, organ mafyaları, dilendirmek için çocukların kanlarını giren onlara korku yaşatan, taciz ve tecavüz eden alçak, insafsız kişiler etrafımızda kol gezerken eski günleri anmamak elbetteki mümkünmü? Nerede, büyüklerimizi görünce saygı ile ayağa kalkmak, yer vermek üzerimize çeki düzen vermek? Nerede komşuluk? Nerede yardımlaşma? Nerede evlerimizin Çelik kapılarına iki üç kilit taktırmadan, hatta kilitlemeden yattığımız günler? Şimdilerde kameralar güvenlik görevlileri, güvenli siteler olmasına rağmen bile güvende hissedememek ne acı. Nerede aile birliği, büyük aileler, akrabalar, nerede o ziyaretler, ziyafetler, ikramlar? Nerede o anlamlı duygu dolu mektuplar, bayram kartpostalları, anlamlı mesajlar, içten gerçek dostluklar. Eskilerde ziyafet ve davetler olurdu. Günler öncesinden hazırlıklar yapılırdı. Nerede o dost sofraları? Nerede o saf tertemiz dostluklar?
“Sevgili dostlar;
“Bir diğer bakımdan Teknolojinin ilerlemesiyle birlikte elbette yaşam tarzımızda değişti, kolaylaştı, hızlandı ama birçok güzel alışkanlıklarımızı da aldı götürdü. Hatta neredeyse bitirdi diyebiliriz. Genç kardeşlerime bu yazdıklarım uzak gelebilir. Yada okuyanlar anlam veremeyebilirler. Ama ben ve bizim yaşıtlar eski günleri mumla arıyoruz diyebilirim… Yeni nesil Şimdilerde hep stres, gerginlik, yorgunluk, yoğunluk aldı başını gidiyor. Bizlere de nerede o günler demek düşüyor. Şöyle ayrıntılara bir bakalım gözden geçirelim mi:? Şöyle geriye dönüp bakalım Hayatımızdan neler kayıp gitmiş hep birlikte bir hatırlayalım. Bizim nesil bizim yaş grupları eski günleri özlüyor. Eski sobaları, dostlukları bir halı etrafında toplanarak mahallenin gençleri olarak tv izlemeyi o günü o iyi ev sahiplerini o günün iyi insanlarını özlüyor.. Eskide olsa, geçmiştede kalsa güzel günlerdi o günler.Yıllara dönüp bakınca günler gibi geçip gitmiş ve gidiyor…. Her şey Eskiden mi güzeldi, yoksaki eskilermi güzeldi.? Bizler Çocukken en uzun yolumuz bakkal Ahmet dayıya veya salı dayının tarlası dediğimiz çok yakın bir yere kadardı..Büyüdükçe uzadı yolumuz..Nereye kadarmı babamızın amcamızın mağazasına ve Akrabalara kadardı. Yine o dönemler çocukluğumuzda” yollar çamurlu ve bozuktu, arabalar eski, kapı zilleri yoktu. Kapı tokmakları vardı. Paralar bozuktu ama insanlar, komşuluklar, dostluklar, arkadaşlıklar sağlamdı. O zamanlar da insanlar sevilir, eşyalar ise kullanılırdı. Günümüze gelince eşyalar sevilir, insanlar kullanılır oldu. En belirgin olan ise; eski insanlar birbirine ilaçtı..
“Sevgili dostlar;
“Günümüzde ise mertlik bir yana genelde insanlık devasız bir dert olmaya başladı.. Biz eski zaman çocukları olarak; Varlığıda, yokluğuda çok iyi biliriz, cefayı sonuna kadar çeker, vefa’yı fazlasıyla öderiz. Eskiden belki fakirdik, lüks eşyalarımız yoktu, bugünki gibi onlarca kıyafetimiz, ayakkabımız yoktu, cep telefonumuz, bilgisayarımızda yoktu. Ama herkesin gözü, gönlü toktu. Bu insanlarımızı özlememek yadetmemek hatırlamamak, hatırlatmamak, mümkünmü. O zamanlar Komşuda bir cenaze olsa, en azından üç gün sessiz kalıp ayıp diye radyo televizyon açmayan insanlardık. O eve evlerden yemekler yapılır götürülürdü neden mi o evde yas var, hüzün var diye misafirlerine ve ev halkına ikramlar eksik olmazdı.. Belki fakirlik ve yoksul bir zamandı, ancak dostluklar gerçek dostluktu…
“Sonuç olarak;
“Dönüp geriye şöyle bir baktığımızda, hayal gibi sanki, ancak gerçek şudur ki; ömür çabucak geçmiş, herşey sanki dün gibi ve okuyanlar için dünya yaşayanları için bir gün daha ömürden geçti gitti.. Nerelerden nerelere geldik, yaşadıkça neleri öğrendik. Açısıyla, tatlısıyla yaşananlar, kaybedenler ve kazananlar. Kaybedilince arananlar. Çocukluğumuzda mahallemizdeki taşlı, tozlu ve topraklı yollar. Eskide olsa, geçmiştede kalsa güzel günlerdi o günler. Eski günler eski de olsa, eskide de kalsa her zaman güzel günler olarak kalacaktır. Siz kıymetli takipçilerime eski günleri ve o günlerin değerini bir nebze de olsa bu yazımda bir kez daha hatırlatmak istedim. Hepinize sağlıklı ve mutlu nice güzel günler dilerim.. Vesselam
“Bir diğer hafta başka güzel konularda buluşmak dileklerimle…
“Kul Selahaddin CANPOLAT”