Vatandaşa hizmet, Allah içindir. Vatandaş var oldukça yaşam güzelleşiyor. Kamuda veya Mecliste sıkıntısı olan vatandaşın sıkıntısını çözmek büyük bir mutluluk değerli okurlarımız. Milletvekillerini Vatandaş seçti, Meclise gönderdi. O da yöresinden sorunları çözmek için mücadele etmeli…
Kamu Kurumlarında çalışan memurlarda vatandaşa hizmet etmek için maaş alıyorlar.
Ne Milletvekilleri, nede memurlar çok bilmişlik yapmayıp sadece görevlerini yapmalılar…
Şimdi geçenlerde okuduğum, Uşak ilimizde yaşanan bir yaşanmış kıssayı yazarak yazımı sonlandıracağım.
Osman Efendi bir sabah müthiş bir baş ağrısıyla uyanır. İlaç alır, geçmez.
Bir iki gün bekler, ağrı devam eder. Doktor çağrılır. Doktor muayene eder, ağrı kesiciler verir, gider.
Lakin Osman Efendinin baş ağrısı artarak sürer.
Üstüne üstlük baş ağrısı yanı sıra gözleri de yaşarmaya baslar. Başka doktorlar çağrılır.
Osman Efendi Uşak’ın ileri gelenlerindendir, ağrıyı kesene servet vaat eder. Doktorların hiçbiri ağrıyı durduramadığı gibi sebebini de bulamaz.
Ev halkı birbirine karışır, baş ağrısından geceleri uyuyamayan Osman Efendiyi İstanbul’a götürmeye karar verirler. İstanbul’da en iyi doktorlar seferber olur. Röntgenler, beyin tomografileri çekilir, testler yapılır.
Görünüşe bakılırsa Osman Efendi turp gibidir. Oysa dayanması gittikçe zorlaşan baş ağrısı ve gözyaşları hayatı çekilmez hale getirmiştir.
Ağrı kesici iğnelerle zor ayakta duran, Osman Efendi bu defa da apar topar yurtdışına götürülür.
O devirde Amerika değil, İsviçre moda, Zürih’e gidilir.
Haftalarca hastanede kalınır, onlarca profesör konsültasyon yapar, testler tekrarlanır.
Sonuç: Osman Efendiye teşhis konulamaz. Artık yerinden kalkamayan Osman Efendiye ağrı kesici iğneler verilir, ülkesine dönüp “dinlenmesi”, daha doğrusu son günlerini, evinde geçirmesi tavsiye edilir.
Osman Efendi bitkin, aile perişan.
“Kader” denilir, Uşak’a dönülür. Osman Efendi yayla evinde bir odaya yatırılır ve ağrı kesici iğnelerle ölümü beklemeye başlar. Bir gün, hastanın keyfi gelsin diye, Osman Efendinin eski berberi Berber Mehmet çağrılır. Berber yataktan kalkamayan Osman Efendiyi tıraş ederken, adamcağız derdini anlatır ve ölümü beklediğini söyler.
Berber Mehmet bir an düşünür. “Beyim?” der, “Sakın sizin burnunuzda kıl dönmüş olmasın” Bir bakar, “Hah işte der. “Kıl dönmüş.” Osman Efendinin şaşkın bakışlarına aldırmaksızın çantasından cımbızı kaptığı gibi kılı çeker. Ev halkı Osman Efendinin köyü ayağa kaldıran çığlığıyla odaya koşar.
Berber Mehmet, Osman Efendinin elinden zor alınır ve cımbızın ucunda tuttuğu yirmi santimlik kılla kapı dışarı edilir.
Osman Efendinin kanayan burnuna pansumanlar yapılır, kolonyalar koklatılır ve yaşlı adam tekrar yatağına yatırılır. Ertesi sabah Osman Efendi aylardır ilk defa rahat bir uykudan uyanır.
Gözlerinin yaşarması geçmiştir. Baş ağrısından ise eser kalmamıştır. Dönen kılın sinire yürüyüp gittikçe uzayarak dayanılmaz ıstıraplara yol açtığını doktorlar ancak o zaman keşfeder. Çözümün bu kadar basit olabileceği kimsenin aklına gelmemiştir. Sapasağlam ayağa kalkan Osman Efendi, Berber Mehmet’i çağırtır ve ona bir servet bağışlar…
Ülkemizde ve ilimizde o kadar ağır aksak idarecilerimiz var ki, bazen Mehmet efendilerin fikirlerine bakmalılar, onlara düşman olmak yerine onların ikazlarını da dinlemek gerek. Bazen sizin göremediğiniz büyük sorunların çok basit çözümleri olur. Burnundan kıl aldırtmayanlar uyarı ve ikazları dikkate almazlarsa başları çok ağrıyabilir.
Saygılarımla…