YAŞAR KURŞUN

TAŞIN ALTINA ELİNİ SOKMAK

Değerli okurlarımız birgünü mutlu ve huzurlu geçirmek için ne yapmalıyız desem, kimler şuan yazacağım güzellikleri yapmak ister?
Sabah evden çıkarken komşularımızla konuşmak, güler yüzle selam vermek, hatırını sormak güne başlangıç için çok iyi olacaktır…
Sonra baktınız marketten tanıdık bir amca veya teyze geliyor alışveriş yapmış, elleri dolu hemen O’na yardımcı olmak ve eşyalarını evine kadar taşımak iyiliklerin en babası derim.
Hak kitabımız olan Kuran-ı Kerim biz Müslümanları hiçbir zaman terk etmedi, ama biz Müslümanlar, O’nu okusak da O’na manevi anlamda bir bağlılığımız ne kadar var, önce onu düşünmek gerek.
Hakkıyla dinimizin bize olan emirlerini yerine getiriyor muyuz acaba? Saygı, hoşgörü ve sevgi kavramlarını kendi içimizde ne kadar yaşıyoruz ve yaşatıyoruz?
Oysa sevgi değil miydi paylaşıldıkça çoğalan!
Düşünün yolda yürürken insan demeye dilim varmıyor, bazı hanzolar bindikleri arabalardan içtikleri cam ve teneke materyalleri dışarı atmaları ne kadar kötü bir alışkanlık!
Yola düşenler başka bir arabanın tekerine zarar verecek.
Kaldırıma düşenler bilmeden birinin ayağına batacak.
Ben şahsen bu atılan pislikleri gördüğüm zaman alır, en yakın çöp kutusuna atarım.
Değerli okurlarımız böylede yapmak lazım, bazı pisliklerin altına elimizi sokmak gerekir.
Toplum için yapılan ne olursa olsun, zararlı bir olay karşısında herkes karınca, kararınca taşın altına elini sokmalı derim…
Şimdi yazacağım hikayede bu konumuz çok iyi anlatıyor…
Padişah bir gün yolun ortasına büyük taş koyuyor.
Sonra ekibi ve insanlar ne yapacak diye pencereden seyretmeye başlıyor.
Vezir geliyor, taşı görüyor, aklına taşı yoldan kaldırmanın sadaka olduğu gelmiyor bile…
Taşın etrafını dolaşıyor, bakıyor, kendi kendine, “Gidip Sultanımla konuşayım, yolun ortasından taş kaldırması için bir adam bulalım, bir kadro ihdas edelim” diyor.
Vezir gidiyor, asker geliyor.
Asker de taşın etrafında dolaşıyor, onun da aklına gelmiyor taşı kaldırmak.
O da kendi kendine; “Gidip vezirle konuşayım. Yolun ortasına taş bırakanlara hangi cezayı vereceğimizi kararlaştıralım” diyor.
Saray dalkavuğu geliyor, taşın etrafında taklalar atıyor, oturuyor, yolun ortasına bırakılmış taşa şiir yazıyor. “Sultanıma okuyayım” diyor.
En son köylü vatandaş geliyor.
Öğrenmiş, yolun ortasındaki taşı kaldırmanın sadaka olduğunu.
“Kaldırayım” diyor, kimsenin ayağına, hayvanına, arabasına takılmasın…
Ya Allah, Bismillah deyip taşa sarılıyor. Sağa, sola derken taşı kaldırıyor kenara.
Sonra bir bakıyor ki; taşın altında bir kese, içi altın dolu. Şaşırıyor.
Altınların üzerinde de bir not. Sultan şöyle yazmış: “Bu kesedeki altınlar, taşın altına elini sokmayı becerebilenler içindir.”


Bu hikayeyi, değerli şairimiz Prof. Dr.Nurullah Genç’in anlatımından alıntıladım.
Değerli hocam,
Nurullah Genç hikayeyi anlattıktan sonra şöyle devam ediyor: “Taşın altına elini sokmazsa bir insan başarılı olamaz. Ve maalesef bu ülke taşlarla dolu… Bir hayale gitmek isteyen kişi, başarılı olmak isteyen kişi taşın altına elini sokacak. Sokmazsa olmaz.”
Evet…
Toplumda iyi bir birey olmak için hep güzel şeyler düşünüp ve iyilik yapmak lazım.
İyilik, ancak karşılıksız yapılınca iyilik olur.
Bence iyilik için önce insan olmak gerek, sonra da insani davranışları uygulamak gerek. Çünkü iyilik, kötülükten güçlüdür. Bizler de iyi insanlar olarak güçlü olalım.
Saygılarımla…

TAŞIN ALTINA ELİNİ SOKMAK

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Edin