YAŞAR KURŞUN

VEFA

Vefa; bence beklentisiz ve çıkarsız seven, duygu ve düşüncelerde aynı şeyleri paylaşan kişilerin karakteridir.

Yoksa, dediğinizi duyar gibiyim, Vefa’nın sadece İstanbul’da bir semt adı olmadığını, sanırım çoğunuz bilirsiniz.

Vefasızlık ve nankörlük aslında iki kötü kardeş gibidir. Tersi ise yine iki kardeş gibidir ama bu defa iyi kardeş.

Vefasızlık, “ben bilirim” diyenlerde, hesabı olanlarda, nankörlük ise “hep ben olmalıyım” diye düşünenlerde zuhur ediyor.

40 yıl boyunca hep el üstünde taşırsın ama birgün yere bıraktığın zaman ne yaptın diyen insanlar maalesef çok bu zamanda!

Benim hayatıma giren arkadaşım, dostum, yoldaşım ve yandaşım kabul ettiğim ve hiçbir zaman kimliğini, kişiliğini, karakterini bozmayan dostlarım o kadar çoktur ki,çok şükür…

Mutlaka yanıldıklarım olmuştur ama hüsran niteliğinde bir eylemlerine asla rastlamamışımdır.

Toplumda yaşanan olaylara ve karşılaşılan olumsuzluklara bakıyorsunuz birçok kişi,dost bildiği kişilerden Nankörlükler görüyor.

“Allah kimseyi, yanlışı savunacak kadar Cahil, Doğruyu İnkâr edecek kadar da Nankör yapmasın!”

Ne yazık ki, “Nankör insanları mutlu etmek çok zordur. Yağa da yatırsan, bala da batırsan bunlara yaranamazsın.

Zaten böyleleri ile dostluklarını devam ettirmenin yanlışlığını da fark edip tedbir almak gerekir.

Onu, Allaha havale ediyorum” sözünü bu tür insanlar için söyleriz.

Bazen de,  “yapılanları ne yuttum, ne unuttum.” deriz.

Arkadaşlar öğle yüzsüz insanlar vardır ki, inanın köpeklerdeki sadakat çoğu bu tip insanda yok.

Zira köpeği, 3 gün besle seni 3 yıl unutmaz ama insanı 3 yıl besle seni, 3 günde unutur!

Bununla da kalmaz. Bir de arkandan dedikodunu yapar maalesef!

Böyle insanlar yok mu?

Var tabiiki!

Her zaman, Allah iyilerle karşılaştırsın demek gerekir dualarımızda…

İnsanlar en çok, sevinçlerinin ve üzüntülerinin sevdikleri ile paylaşılmasını ister ama öyle gerçek dostlarda zor bulunuyor!

Bu nedenle herkesin hayatında sevdiği dostları olmalı, varlığını daima bildiğin, kendini güvende hissettiğin…

“Üzülme, üzülürüm” diyen birileri olmalı hayatımızda.

İşte o üzülmesin o beni tanımıyor olsada ben onu tanıyorum diyen, Bir beyin, hanımı için duyduğu vefayı anlatan yaşanmış bir hikâyenin bizlere vereceği çok önemli dersler var değerli okurlarımız…

Yaşlı bir bey, sabah erkenden evinden çıkmış, yolda ilerlerken, bir bisikletlinin çarpmasıyla yere yuvarlanmış ve hafif yaralanmış.

Sokaktan geçenler yaşlı beyi hemen en yakın sağlık birimine ulaştırmışlar.

Hemşireler, önce pansuman yapmışlar ve biraz beklemesini ve röntgen çekerek

her hangi bir kırık veya çatlak olup olmadığını inceleyeceklerini söylemişler.

Yaşlı bey huzursuzlanmış; “acelesi olduğunu, röntgen istemediğini” söylemiş.

Hemşireler merakla acelesinin nedenini sormuşlar.

“Eşim huzur evinde kalıyor. Her sabah birlikte kahvaltı etmeye giderim, gecikmek istemiyorum” demiş.

“Eşinize haber iletir gecikeceğinizi söyleriz” deyince, yaşlı adam üzgün bir ifade ile: “Ne yazık ki karım Alzheimer hastası, hiç bir şey anlamıyor, hatta benim kim olduğumu dahi bilmiyor” demiş.

Hemşireler hayretle:

“Madem sizin kim olduğunuzu bilmiyor, neden her gün onunla kahvaltı yapmak için koşuşturuyorsunuz?” diye sormuşlar.

Adam hemşirelere ibretlik bir cevap vermiş;

“Ama ben onun kim olduğunu biliyorum”

Saygılarımla…

VEFA

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Edin