Yaren KAYA
Avukat Muhammed Siraç Koç, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü’nün önemine vurgu yaparak, 1948’de kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin mesajlarını derinlemesine ele aldı. Koç, özellikle Müslüman toplumlarda karşılaşılan insan hakları ihlalleri, baskıcı yönetimler ve totaliter rejimlere karşı güçlü bir duruş sergilenmesi gerektiğini belirtti. Dünya genelindeki insan hakları ihlallerinin ve zulümlerin, özellikle Müslüman coğrafyalarda, kabul edilemez bir hal aldığını ifade eden Koç, bu sorunlara karşı durulması gerektiğini vurguladı.
İNSAN HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ VE EVRENSEL TEMALAR
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, 10 Aralık 1948 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul edilmiştir. Av. M. SiraçKoç’un belirttiği gibi, bu bildirge tüm insanların ırk, renk, din, cinsiyet, dil, siyasi veya diğer görüşler, ulusal veya sosyal köken gibi ayrımcılıklardan bağımsız olarak, eşit ve doğuştan sahip olduğu haklara dikkat çekerek; yaşam hakkı, özgürlük, güvenlik, eğitim, sağlık gibi temel hakların tüm insanlar için geçerli olduğunu ve bu haklara her bireyin insan onuruna yaraşır bir şekilde erişmesini sağlamayı amaçlamaktadır.
İkinci Dünya Savaşı’nın ardından acı, kan ve gözyaşının ortasında şekillenen bu bildirge, özellikle savaşın getirdiği yıkım ve insanlık dramının ardından, dünya toplumlarına insan haklarının korunması gerekliliğini bir kez daha hatırlatmaktadır. Koç, bu bildirgenin, insan hakları ihlallerinin en yoğun olduğu dönemde kabul edilmesinin, geçmişin dersleriyle şekillenen bir adalet anlayışının ürünü olduğunu ifade etti.
MÜSLÜMAN DÜNYASINDA OLMAYAN İNSAN HAKLARI
Koç’un dikkat çektiği bir diğer önemli konu ise, Avrupa’nın 80 yıl önceki yıkımlardan aldığı derslerle insan haklarını ve demokrasiyi kurumsallaştırmaya yönelik adımlar atmışken, Müslüman toplumlarının çoğunda hala baskıcı ve totaliter rejimlerin hüküm sürmesidir. Koç, Avrupa’nın İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ödedikleri bedellerle insan hakları ihlallerine karşı daha duyarlı hale gelerek hukuk ve demokrasiyi savunmaya başladığını belirtirken, aynı dönemde Müslüman toplumlarının büyük ölçüde zalim yönetimler ve insan haklarından uzak rejimlerle yönetildiğini vurguladı.
Koç, bu durumun bir “kader” olarak kabul edilemeyeceğini, Müslümanların doğuştan sahip oldukları hakları savunarak bu zulme karşı durmaları gerektiğini ifade etti. “İnsanın doğduğu an itibarıyla sahip olduğu haklar, ana sütü kadar doğal ve vazgeçilmezdir. Bu hakların gasp edilmesi kabul edilemez” diyen Koç, bu tür yönetimlerin ve baskıcı rejimlerin bir Müslümanın kaderi olamayacağını dile getirdi.
ZULME KARŞI DURMANIN GEREKLİLİĞİ
Müslüman toplumlarının 21. yüzyılda hâlâ “Orta Çağ karanlığında” yaşamayı kabul etmelerinin insanlık onuruna ve İslam’a aykırı olduğunu savunan, “Biat ve itaat anlayışıyla hareket etmek, önce insanlık onuruna, sonra da İslam’a yakışmaz” diyen Koç, Müslümanların popülist söylemlerden ve eylemlerden ziyade, izana uygun bir yaklaşım benimsemeleri gerektiğini belirtti. Koç’a göre, her bilinçli Müslüman bu kötü mirası reddetmeli, insanlık onurunu savunarak ve insan haklarının ihlaliyle mücadele ederek dünyaya örnek olmalı.
Koç, özellikle Suriye’deki Esad rejimi örneğini göstererek, baskıcı yönetimlerin halklara yaşattığı yıkımı analiz etmek gerektiğini ifade etti. “Bir şahsın koltuğu uğruna yüzbinlerce insanın hayatını kaybetmesi, iktidar sahipleri için hiçbir kıymeti harbiyesinin bulunmadığının gözlemlenmesi, insanlık adına kabul edilemez bir durumdur” diyen Koç, bu tür yönetimlere karşı durulmasının önemini vurguladı.
FİLİSTİN, DOĞU TÜRKİSTAN, SURİYE VE AFGANİSTAN’DA İNSAN HAKLARI İHLALLERİ
Filistin, Doğu Türkistan, Suriye ve Afganistan gibi bölgelerdeki insan hakları ihlallerine de değinerek, bu bölgelerdeki zulümlerin ve hak gasplarının kabul edilemez olduğunu ifade eden Koç, tüm insanlık için bir tehdit haline gelen bu duruma karşı duyarlı olunması gerektiğini belirti. “Bu topraklarda yaşanan zulme karşı durmak, insanlık onuru adına bir sorumluluktur” diyen Koç, insan hakları ihlallerinin dünyanın dört bir yanında gerçekleştiği gerçeğine dikkat çekti.
İNSAN HAKLARI VE DEMOKRASİ İÇİN ORTAK MÜCADELE
Müslüman toplumlarının, insan haklarının korunması adına ortak bir mücadele içine girmelerinin gerekliliğini vurgulayarak “İnsanlık aleminin uyanışı için, sadece bizim için değil, tüm dünya için adalet, özgürlük ve eşitlik mücadelesi vermeliyiz” diyen Koç, bu mücadelenin yalnızca popülist söylemlerle değil, somut eylemlerle yapılması gerektiğini belirti. İnsan haklarının korunması için bir fikir ve eylem birlikteliği oluşturulmasının elzem olduğunu ifade eden Koç, baskıcı rejimlerin önüne geçebilmek için birlikte hareket edilmesi gerektiğini dile getirdi.
Son olarak Av. M. SiraçKoç, Dünya İnsan Hakları Günü’nün insanlık ve Müslüman aleminin uyanışına vesile olmasını temenni ettiğini belirterek, bu özel günün sadece bir hatırlatma değil, aynı zamanda insanlık için ortak bir sorumluluğun yerine getirilmesi gerektiğini hatırlatmakta. İnsan haklarının korunması ve zulme karşı durulması, tüm insanlığın en önemli görevlerinden biri olmalıdır. Koç, Müslümanların, insan hakları savunucuları olarak, yalnızca kendi toplumlarına değil, tüm insanlığa örnek olmaları gerektiğini ifade ederek, “insanlık için adaletin sağlanması, zulme karşı durulması” çağrısında bulundu.
Bugün Dünya İnsan Hakları Günü, aynı zamanda zulmün, haksızlığın ve baskıların sona erdirilmesi için bir başlangıç olmalıdır.