TAĞUTA KARŞI KOYABİLMEK

Yeryüzünde insanlığın varoluşundan itibaren bozgunculuk yani ifsad için çalışan birey ve toplumlar yanında ıslah için çalışanlar da olmuş, aralarındaki mücadele amansız şekilde günümüze kadar devam ede gelmiştir. İmtihanın gereği olarak kıyamete kadar kendisine mühlet ve izin verilen şeytan, insanların amansız düşmanı olarak onların çoğunu doğru yoldan ayırıp dalalete sürüklemiştir. Şeytanın yanın da ondan daha güçlü olan insanın nefsi ise yine onun en büyük düşmanlarından biri olarak onu kötülüklere sürüklemeye devam etmektedir.

İnsan yaratılış itibarıyla hayatını sürdürebilmek için sürekli dünyaya ve ondaki nimetlerine bağımlı haldedir. Yani yemek, içmek ve diğer ihtiyaçlarını karşılamak için bir takım dünyevi eylemleri gerçekleştirmesi ve bunun mücadelesini vermesi gerekmektedir. İşte şeytan ve nefis burada devreye girerek insanı Allah’ın helal ve mubah kıldığından uzaklaştırıp haram ve necis olarak nitelendirdiklerine yönlendirmektedir. Bu konuda şeytan ve nefse en önemli destek, yine şeytanlaşmış veya şeytanın peşine takılmış birey ve kesimlerin yanında nefsini putlaştırarak heva ve heveslerini ilah edinenlerden gelmektedir. İnsanları Yaradan’ına isyana, kötülüğe, pis ve çirkin şeylere, zarara ve zulme sürükleyen birey, grup, toplum ve sistemlerin tamamı Kerim Kitabımızda “tağut” olarak nitelendirilmiştir. Tağut, Yüce Rabbimizin elçileri vasıtasıyla gönderdiği yolun ve nizamın dışına çıkarak O’na isyan ve muhalefet eden her türlü düşünce, sistem, yönetim ve yaşayış biçimidir. Tağuti anlayışın sistem ve uygulamalarında İlahi nizama baş kaldırış, muhalefet ve düşmanlık vardır. Tarihsel süreç boyunca tağuttan yana olanlar bireyi, nefsi ve nefsin heves ve arzularını ön planda tutarak ilahi kuralları hiçe saymış ve hatta onunla mücadele etmişlerdir. İlahi nizamı insanlara tebliğ için gönderilen resul ve nebiler hemen karşılarında o devirdeki mevcut tağutun veya tağuti sistemin taraftar ve sahiplerini bulmuş ve onlarla mücadele etmek zorunda kalmışlardır. Yüce Kitabımız hak yoldan saparak dalalete sürüklenen ve en sonunda helak edilen bir çok kavim ve rejimden bahsetmektedir. Ad, Semud, Nuh, Lut, Medyen, Eyke ve Ben-i İsrail kavimleri yanında Nemrud ve Firavun gibi rejimlerin İlahi nizamı reddetmeleri veya değiştirmeleri sonucunda helak edilmeleri kıssa edilmiş ve sonuçta dünyada ve kâinatta tek söz ve güç sahibinin Allahü Teâlâ olduğu belirtilmiştir. Nahl Suresi 36.ayette:   “Andolsun ki biz her ümmete, “Allah’a kulluk edin, tağut (sahte tanrılar) dan uzak durun” diyen bir elçi gönderdik. Onlardan kimini Allah doğru yola iletti, kimileri de saptırılmayı hak ettiler. Yeryüzünü dolaşın da hak dini yalanlayanların âkıbetinin ne olduğunu görün.” diye buyrularak günümüzde şehir kalıntılarına rastlanılan asi ve günahkar toplulukların durumlarına işaret edilerek ibret alınması istenmiştir.

Tağuti sistemler nefsi putlaştırmak suretiyle şeytanın da vesvese ve iğvasıyla insanları Hak yoldan saptırıp çeşitli sapık ve kötü yollara düşürürler. Ancak yüzünü Allah’a çevirenler,  gerçek akıl ve iz’an sahibi olarak bunlardan uzak dururlar. Bununla ilgili Zümer Suresi 17 ve 18.ayetlerde: “ Tağuta (Sahte tanrılara )kulluk etmekten kaçınan, yüzünü ve özünü Allah’a çevirenlere müjdeler olsun! Söylenenleri dinleyip de en güzeline uyan kullarımı müjdele! İşte Allah’ın doğru yolu buldurduğu kimseler onlardır, asıl akıl iz‘an sahipleri de onlardır. “

Yüce Rabbimiz ilk insan ve ilk peygamber Hazreti Adem (A.S.)’dan başlamak suretiyle yeryüzündeki insanlara din göndermiş ve bu dinin adını da İslam koymuştur. Son Peygamber (S.A.V.)’in gönderilmesiyle tamamlanan İslam dini kıyamete kadar devam edecek ve o dönemden kıyamete kadar yaşayacak insanlar bundan sorumlu tutulacaktır. Bununla ilgili Bakara Suresi 256 ve 257.ayetlerde:  “Dinde zorlama yoktur. Doğru eğriden açıkça ayrılmıştır. Artık kim tağutu (sahte tanrıları) reddeder de Allah’a inanırsa kopmayan sağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah her şeyi işitir ve bilir.  Allah iman edenlerin velîsidir; onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkâr edenlerin velileri ise tağut (sahte tanrılar) dır; onları aydınlıktan çıkarıp karanlıklara sokarlar. İşte bunlar ateşliklerdir, bunlar orada devamlı kalıcıdırlar.

Günümüzde tağuti sistem ve güçlerin en büyük temsilcileri olan Amerika ve Avrupa devletleri kurmuş oldukları şeytani sistemlerini “demokrasi”, “özgürlük”, “bağımsızlık” “çağdaşlık”,  “eşitlik” ve “uygarlık”,”akılcılık” ve” bilimsellik”  kavramlarıyla boyayıp süsleyerek insanlara güzel göstermekte ve bu kavramları kalkan yaparak muhaliflerine saldırmaktadırlar. Batı medeniyetinin en önemli merkezlerinden biri kabul edilen Fransa,  bugün İslam’a ve Müslümanlara karşı açık bir savaş başlatmıştır. Önce Müslüman kadınların başörtüsünü yasaklayan bu tağuti sistem şimdide Fransa’da ki camileri birer birer kapatmaktadır. İslamofobi denilen İslam düşmanlığı buradan tüm Avrupa’ya,  oradan da bütün dünyaya yayılmıştır. İslam düşmanlığı İslam ülkelerinde ise tağutun oradaki işbirlikçi temsilcileri tarafından sürdürülmektedir. Çeşitli hile ve zorbalıklarla iktidarı ve devleti ele geçiren müstekbirler kendi ülkelerinde Müslümanlara her türlü zulmü ve zorbalığı yapmaya devam etmektedirler. Tağutun temsilcileri bu müstekbirlere karşı koymak ve karşı koymayı düşünmek geçmişte olduğu gibi bugün de Müslümanların en büyük imtihanıdır. Allah’ın haramlarını serbest eden,  helallerini ise yasaklayan tağuti sistemlerle mücadelenin yöntem ve usullerini Yüce Rabbimiz Kerim Kitabında buyurmuş, Elçisi (s.a.v.) ise uygulamıştır. Nisa Suresi 76 Ayette: “İman edenler Allah yolunda savaşırlar, gerçeği yalanlayan nankörler de tağutun yolunda savaşırlar. O halde şeytanı evliya edinenlerle savaşın. Kuşkusuz, şeytanın hilesi/düzeni zayıftır.” Buyrulmuştur. Bugün İslam coğrafyasının bir kısmı işgal altında ve geri kalan kısmında ise zulüm ve haksızlık devam ediyorsa bunun nedeni Müslümanların iman ettikleri Kur’an’ı anlamama ve yaşamamasıdır. Tağuti sistemlerin ödül ve cezalarını dikkate alan Müslümanlar Yüce Allah’ın ceza ve ödüllerini idrak ederek hareket etseler ayette buyrulduğu gibi  aslında çok zayıf olan o şeytani sistemler yıkılıp gidecekler. Tağutla mücadele de bedel ödemeye razı olmayan Müslümanlar geçmişte çok daha ağır bedeller ödemişlerdir ve bugün de ödemeye devam edeceklerdir. Rızkı verenin Yüce Rabbimiz olduğuna ve rızkın değişmeyeceğine ve O’nun bizim için yazdıklarından başka başımıza bir şey gelmeyeceğine tam olarak iman ettiğimizde ancak tağutla kararlı bir şekilde mücadele edebileceğiz, yoksa zillet ve meskenet içerisinde kalmaya devam edeceğiz, bunu böyle bilelim. Rabbim bizlere Hakkı hak bilip hakka ittiba etmeyi ve onun yolunda cihad etmeyi,  tağutu da batıl bilip onunla mücadele etmeyi nasip eylesin. Âmin.

 

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
TAĞUTA KARŞI KOYABİLMEK

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Edin