BAMBAŞKA BİR TÜRKİYE        

Bugün yaşıyor olduğumuz felaketi ve ne yapmamız gerektiğini düşündüğümüz zaman dikkatlerimiz yüz yıl öncesine gidiyor. Kurucu kadronun, 3. Selim’le başlayıp, 1909’dan itibaren de ülkenin yaşadığı felaketleri iyi anladıklarını, ülkeyi ayakta tutmak için neler yaptıklarını iyi anlamak gerekir.

1909’dan 1923’e kadar aralıksız olarak savaş meydanlarında ölümle burun buruna yaşamayı göze alabildiler bu insanlar. Radikal bir kararla sermayenin ve üretimin yerlileşmesi gerektiği gerçeğini iyi anladılar ve bu doğrultuda politikalar geliştirdiler. Fakat daha yolun başında köydeki, kasabadaki halk, taşradaki geleneksel Müslüman modernleşme projesine küstürüldü.

Aynı yanlışı tekrar yaşatmak isteyen bazı gruplar 2008 yılında toplum ve yönetim tarafından reddedilen bir girişimle yönetime talip oldular. Fakat hükümet bu girişimi geri püskürttü.

2008’de verildiği kabul edilen bildiri sonrası “katı laikçi” devlet omurgası bir anlamda çöktü. 27 Nisan başarısız olunca bu ülkenin egemenleri değişti.  Ülkede yeni dinamikler harekete başladı. Bugün için gelenek-modernizm kavgası marjinal gruplar hariç artık geride kaldı. En gelenekçiler bile modern bir demokrasi, modern bir eğitim ve modern bir uygarlık ister hale geldi.

Artık olayları ve şartları bambaşka bir Türkiye’de yaşıyoruz.

AK Parti’nin 2002’den itibaren işlettiği ekonomik siyaset kısa vadede ülkeye bolluk getirdi. 2002 ile 2012 yılları arasında ülkenin önünü tıkayan birçok sorun çözüme kavuşturuldu.  Buna karşılık bu dönemde dış borç stokumuz da milli gelire oranla yükseldi. 2013’ten sonra ülkedeki olumlu göstergeler yavaş yavaş düşüş eğilimine girdi.

Arap Baharı ile birlikte, duygusal bir takım davranışların ardından Türkiye kendini ABD egemenleriyle karşı karşıya buldu. 17 Aralık-15 Temmuz arasındaki darbe girişiminde bu olguyu dikkatli okumak gerekir. Hükümetin ABD’ye karşı bağımsız hareket eden dış politikası çatışmaya götüren etkenler arasında sayılabilir.

Bu kavga sonunda genelde hükümet yıkılmadı, ayakta kaldı. 15 Temmuz’dan hemen sonra yakalanan ve tüm millete bir vahdet ve uyanış getiren Yenikapı ruhu yaşatılabilseydi bu günkü tablo daha değişik olabilirdi.

Ben şahsen Türkiye’de beşeri sermayenin hatırı sayılır bir gelişme gösterdiğine inanıyorum. Nitekim son 70 yılda bu ülkenin aldığı mesafe hiç de küçümsenemez. Zaten bu gelişmeden rahatsız olan merkez ülkeler özelleştirdikleri savaş stilleri vasıtasıyla gelişmekte olan ülkelerde ya darbe yaptılar ya da terör estirdiler. Bütün bu olanları bu ülkenin önemli bir kesimi belki konformist duygularla, belki olayı kavrayamamaktan dolayı yeterince tahlil edemediler.

Mevcut tarz-ı siyaset içerisinde “oyumuzu verdik gerisini siyasetçiler yapsın, biz işimize bakalım” diyebileceğimiz bir durumda değiliz. Yurttaşlık duygusu ve sorumluluğunun aktif olması gereken zor bir dönemden geçiyoruz.

Gerek ekonomi, gerek eğitim, gerek kurumların ıslahı, gerekse olası depremlere hazırlıklı olmak adına siyaset kurumunun tek başına asla gerçekleştiremeyeceği dönüşümler var. Biz sokaktaki vatandaş olarak elimizi taşın altına koyarak bu zorlukların altından kalkabileceğimizi düşünmüyorum. Cihadın özü de, yurttaş sorumluluğuyla fedakârlık yapmaktır.

40 yaş üstü kuşak ulus-devlet ve sanayi kapitalizminin son kuşağı. Şu anda 35 yaş altı kuşak küresel çağın ve bilgi-iletişim toplumunun ilk çocukları. Tüm dünyada her aile kendi küçük dünyasında bu ağır kırılmayı yaşıyor. Dünyanın en dindar ülkelerinden kabul edilen  ABD’de de muazzam bir deizm dalgası var. Bu yeni bir dalga ve iyi analiz edilmelidir. Maalesef biz bu dalgaya biraz yabancı kaldık. Çünkü bizim sosyoloji, felsefe, edebiyat ve ilahiyat birikimimiz geleneksel toplumdan modern topluma dönüş üzerine kuruluydu. Şimdi ise aynı ölçekte radikal bir kırılma var. Fakat entelektüellerimiz buna hazırlıklı diyemeyiz.

Polemik yapmak, hamaset nutukları atmak kolaydır. Halbuki polemik yaparken dahi hayat veren fikirlere ve büyük düşünürlere ihtiyaç vardır. Aşırılıkların faydadan çok zarar getirdiğini de unutmamak gerekir. Bugün Müslümanlar olarak acilen konuşulması gereken konuları konuşmuyoruz. Daha çok lokal meselelerle ve küçük olaylarla oyalanıyoruz.

“Dinden uzaklaşma olmazsa kalkınma olmaz” dedi kendilerine “cumhuriyet aydını” diyen güruh. Hiç düşünemediler mi acaba, hangi kalkınmış ülke dinsiz?

3
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
BAMBAŞKA BİR TÜRKİYE        

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Edin