EMANETE SAHİP ÇIKMADAN EMİN-MÜMİN OLAMAZSINIZ

Kur’an’da 900’ yakın ayet (yaklaşık toplam ayetlerin 7’de biri) EMN kökünden gelen iman, emin, mümin, emanet, emniyet üzerinde durmaktadır.

Kur’an’da emanete riayet müminlerin temel vecibeleri (özellikleri) arasında zikredilmektedir.

“Müminler, kendilerine verilen emanetler hakkında sözlerine bağlı kalırlar (23/8) ve emanetlerini ve ahitlerini gözetirler.” (70/32)

Mümin olduğunu iddia edenler, emin olmak, emin olmak için de emanete sahip çıkmak zorundadırlar. Peki, emanet nedir, niçin bu derece önemlidir?

Emanet; hem yüce yaratıcıya, hem insana ve hem de diğer varlıklara karşı yerine getirmemiz gereken vecibedir (vazifelerdir). Bu vazife, Allah’ın insanlara emanet ettiği dini/yasaları korumaktan başlar, güvenilen bir kimseye, koruması için geçici olarak tevdi edilen eşyaya/mala kadar uzar.

Emanet, sadece “bir kimsenin emanet olarak aldığı bir eşyayı korumak ve zamanında sahibine teslim etmek” olarak -dar anlamıyla- değil, korunması gereken bütün değerler ve yerine getirilmesi istenen tüm sorumluluklar olarak kabul edilmelidir. İnsanın sahip olduğu ve kendisine geçici olarak verilmiş olan bedeni, ailesi, bulunduğu makam, yüklendiği görev, ekmeğini kazandığı meslek ve tüm mali imkanlar, ihtiyaç sahiplerini gözetmek önemli emanetleridir.

Diğer yandan, dini yükümlülükler, sözleşmeler, ortaklıklar, ticarethaneler, meskenler, nimetler, sosyal münasebetler, iyiliklere karşı teşekkürler, tüm mahremiyetler ve sırların saklanması birer emanettir.

Nebi as, görev emanetini taşıyamayacak derecede güçsüz olanlara görev vermemiş ve “emanete hakkıyla sahip çıkmamanın kıyamet gününde zillet ve perişanlık doğuracağını” belirtmiştir.

Yine, “emanet zayi olduğunda kıyameti bekle” buyurarak, emanetlere sahip çıkmama (hıyanetin yaygınlaşması) ve güvenin ortadan kalkması halinde, toplumsal felakete dönüşeceğine vurgu yapmıştır.

Emanet, ağır bir yüktür, bilinçli bir sorumluluk gerektirir. Allah, emaneti göklere, yere ve dağlara sundu; ancak onlar emaneti yüklenmeye yanaşmadılar. Onu yüklenmekten korktular.  Emaneti insan yüklendi. (33/73)

Bu ayetin tefsirinde çeşitli yorumlar yapılmıştır. Emanetin; ruhi ve bedeni kabiliyetler, akıl ve irade, marifetullah, Allah’ın kullarına gönderdiği hak din, bu dinin yüklediği vecibe ve hükümler olduğu ifade edilmektedir. Esasen bu ayet ile kast edilenin, insana “yükümlülük” anlamında tevdi edilen tüm emanet çeşitlerinin kast edildiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.

Allah, hiç kimseye gücünün üzerinde bir teklif sunmaz (sorumluluk yükletmez); (2/286) şayet bir varlığa bir sorumluluk yükletmiş ise, o sorumluluk kendi tabiatlarına uygun demektir. Göklerin, yerlerin ve dağların sorumluluk almamış olması (ki mecazi bir ifadedir) akıl ve iradeden yoksun olmasındadır. İnsan, akıl ve irade sahibi kılındığı için, emanet/sorumluluk insana tevdi edilmiştir.

“Allah size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hüküm verdiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder” (4/58)

“Emaneti korumak ve ehline teslim etmek” basit bir ahlaki davranış değildir. Nasıl ki “adaletle hüküm vermek” Allah’ın emri ise, “emaneti ehline vermek” de aynı ağırlıkta Allah’ın emridir. Dolayısıyla yetkili ve sorumlu kişiler, hem emanet ve hem de adalet hususunda duyarlı olmak zorundadırlar. Görev ve sorumlulukları ehli olanlara vermeleri, kamu mallarına sahip çıkmaları, adaletli paylaşımlarda bulunmaları, kararlarında hukuka riayet etmeleri insan olmalarının bir gereğidir.

Allah’a ve hesap gününe inananların, mal ve mülkün, ticaret ve servetin asıl sahibinin Allah olduğunu, kendilerinin emanetçi olduklarını unutmamaları gerekir. Dolayısıyla kendilerine emanet edilen malın, nerelere sarf edilmesi, kendilerine verilen yetkilerin nasıl kullanılması gerektiğini iyi bilmeleri, emanete riayet edip hıyanet etmemeleri imanlarının bir gereğidir.

Allah, emanet ilkesine yüksek derecede önem vererek Kitap ehli içinde emanete sahip çıkanları -bir anlamda- takdirle dile getirmektedir.

“Ehl-i kitap içinde öylesi var ki kendisine yüklerle mal emanet etsen, onu sana eksizsiz iade eder. Öylesi de var ki bir dinar emanet etsen, başına dikilmedikçe onu sana iade etmez. Bunun sebebi, “ümmilerin malını yemede bir beis yoktur” şeklindeki inançlarıdır. Onlar bile bile Allah adına yalan söylerler.” (3/75)

Dinin temel kaynağı olan Kur’an’a inananların, o kaynağı emanet bilmeleri, onun ilkelerini her türlü tahrifattan korumaları, o kaynağın,  diğer kaynaklar karşısında işlevsiz hale getirilmesine fırsat vermemeleri, o ilkelere göre hayatlarını sürdürmeleri emanet kavramının gereklerindendir.

Hülasa, Allah, “emanet” ilkesini, “iman” ilkesiyle ilişkilendirerek aynı kökten (kaynaktan) zikretmiş, emaneti iman etmenin bir gereği olarak vaz etmiştir. Buyurmuştur ki “ey iman edenler! Allah’a ve resulüne ihanet etmeyin. (Dikkat edin!) İhanet ederseniz, emanetlerinize ihanet etmiş olursunuz. (8/27)

Görüldüğü gibi, Allah’ın, elçisi üzerinden insanlığa gönderdiği din, insanlığa emanet edilmiş nizam ve sistemdir. Bu nizam ve sisteme (ilkelere, değerlere) sahip çıkmamak, ihanet olarak kabul edilmiştir.

Dolayısıyla her insan, kendisine tevdi edilen emanete sahip çıkmakla mükelleftir. Emanete sahip çıkmadan emin-mümin olamayacağını adı gibi bilmek zorundadır. Evet, özellikle müminler unutmamalıdır ki kendilerine verilen tüm nimetler ve tüm imkanlar birer emanettir ve sınava tabidir. (8/28) Bu emanetlere sahip çıktıkları oranda Müslümandırlar.

Selam ve muhabbetlerimle…

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
EMANETE SAHİP ÇIKMADAN EMİN-MÜMİN OLAMAZSINIZ

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Edin