KUR’AN TAPINAK KİTABI DEĞİL, HAYAT KİTABIDIR

Tapmak; genel olarak “ilah olarak tanınan varlığa karşı inancını ve bağlılığını göstermek, birini veya bir şeyi tutku ile sevmek, bağlanmak, çok değer vermek” olarak tanımlamaktadır. Bu tanımda elbette bir sorun yoktur; ancak yaşanan hayatta “tapınma” daha ziyade, ilkesiz yaklaşma, bilinçsizce bağlanma, tutku ile sevme anlamlarında kullanılmaktadır.

Tapınma, dini alanda bir nesneye “kutsiyet” atfetmekle başlar. Daha ziyade olumsuz anlamda kullanılır; zira tapınma, aklı ve tefekkürü donduran, gözleri kör, kulakları sağır, kalpleri hasta eden bir eylemdir. “Tapan” insanlar, bilinçsiz hareket ederler ve hakikati göremezler, duyamazlar ve idrak edemezler. Tapma, tapanlar için sadece manevi bir tatminlik sağlar.

Kur’an, elbette mübarek bir kitaptır. Mübarek olması demek, tapınak olması demek değildir. Mübarek olması, bereketli olması demektir. Yani, mesajının insanlık vicdanında çağlar boyu yankılanması ve “ete kemiğe” bürünmesi demektir. Kur’ani kavramlar yerli yerinde kullanılmayınca, Kur’an’a bilinçsiz bir kutsiyet atfedilir, tapınaklaştırılır ve hayat kitabı olmaktan uzaklaştırılır.

Kur’an, hayat ve hidayet kitabıdır; tapınak kitabı değildir. Kur’an’ın; Furkan, zikr, mev’iza, hikmet, şifa, huda, sırat-ı müstakim, rahmet, ruh, beyan, burhan, nur, hakk, aziz, kerim olduğunu içselleştirenler, ona asla tapınak muamelesi yapamazlar.

Hayat kitabı olarak kabul edildiğinde, hayata yön verir, hayatı düzenler, yol gösterir, hidayete kavuşturur. “Tapınak kitabı” olarak kabul edilirse, ayinlere kaynaklık eder ve ses yarışmalarına dönüşür.

Kur’an’ı hayat kitabı kabul ettiğimizde, onu maksadına uygun okumamız ve pratiğe dönüştürmemiz gerekir; fakat Kur’an’a “tapınak kitabı” muamelesi yaptığımızda, onu artık gereği gibi okumamıza ve anlamamıza gerek kalmayacaktır. Onu temiz kılıflarda, yüksek yerlerde muhafaza etmemiz, mübarek gün ve gecelerde (!) mevtalara teberrüken seslendirmemiz yeterli olacaktır.

Tapınak kitabı muamelesi yapmak, Kur’an’ı “ölü kitabı” yapmak demektir. Kur’an tapınak haline getirilince, onun getirdiği din de eski dinlerin akıbetine uğrar. Yani, Kur’an hayat kitabı olmayınca, getirmiş olduğu din de hayattan çekilerek eski dünya dinlerinden (tahrif edilmiş) bir din haline gelir.

Tapınaklaştırılmış Kur’an, esasen mushaflaştırılılarak kutsallaştırılmış kitap” demektir. “Mushaflaştırılmış” şekli kutsallaştırılınca, artık mana ve maksadı değil, yaprakları kıymet görür. (Artık o yapraklara abdestsiz dokunamazsınız.) Tabir caizse “sinirleri alınmış bir kitap” konumuna düşürülür. Böyle ruhsuz, fonksiyonsuz, sinirleri alınmış bir kitap kimlerin işine yarar? Elbette öylesi bir kitabın müşterileri (taraftarları) daha fazladır.

“Sinirleri alınmış ve tapınak haline getirilmiş kitabın müşterileri kimdir” diye sorarsanız, hemen akla ölüsü olanlar, ölü yıkayanlar, cenaze kaldıranlar, mezarlara gidenler, taziyelerde bulunanlar, hatim indirenler, mevlit okutanlar, kandil gecelerini kutlayanlar, mabetlere gidenler, açılış yapanlar, yarışmalara katılanlar, ezber yapanlar, Arapçasını okutarak para kazananlar gelmektedir.

Bilinmelidir ki Kur’an, tapınak kitabı değildir. O muhteşem kitabı kutsallaştırıp tapınak haline getirmek, sinirlerini alarak “ölü metin” haline getirmek demektir. Kur’an’a ‘tapınak kitap’ muamelesi yaparak değil, onu hayat kitabı yaparak ancak yüce ve değerli kitap konumuna çıkartmış oluruz.

Kur’an’a “kutsal/tapınak kitap” muamelesi yaparak hayatın dışına itmek, “ulvi” yerlere göndermek ona saygı değil, saygısızlıktır. Ona saygı göstermek, açıp tefekkürle okumak, anlamaya çalışmak ve isteklerini yerine getirmektir. Hayatın bütün kademelerinde sultan yapmaktır. Evet Kur’an, toplumsal hastalıklara şifa, çözüm bekleyen insanlık dertlerine devadır. İnsanları dirilten, içimizi ısıtan, toplumları yaşatan ruhtur, hudadır.

Kur’an’ı tapınak kitabı yapanlar, güya onun, dünyanın kirli işlerine, kirli siyaset ve devlet işlerine bulaştırılmamasını istemektedirler. Onun, yüksek yerlerde, suya sabuna dokunmadan tertemiz olarak durmasına, ayinlerde (önemli gün ve gecelerde) en ulvi duygular (!) ile terennüm edilmesine önem vermektedirler.

Yeryüzünde aç ve açıkta kalanların, feryat figan edenlerin, mazlumların, işgal altında yaşayanların, “köle” muamelesi görenlerin, adalet bekleyenlerin, hak-hukuk arayanların kurtuluşuna çare üretmeyen bir kitap, Allah’ın kitabı olabilir mi?

Bilinmelidir ki Kur’an, hayat kitabıdır. Hayata yön veren ve ışık tutan bir kaynaktır. İnsan hayatında “ete kemiğe bürünerek anlam kazanır. İnsanın olduğu her yerde (inançta, ahlakta, fıkıhta, iktisatta, siyasette) onun ilkeleri geçerli olmalıdır. İnsanoğlunun dertlerine, acılarına, feryatlarına, korkularına, hüznüne, çaresizliğine, umuduna, arayışlarına, barış ve esenliğine dermen olmalıdır.

Evet, Kur’an’ın indirilmiş maksadı, hayata dokunmak, hayata yön vermek ve hakkı esas alarak sosyal adaleti ve ahlakı tesis etmektir. Yeryüzünde mazlumların, ezilenlerin, aç ve açıkta kalanların sesi olmak, zalimlerin de zulmünü sonlandırmak olmalıdır. Kur’an’ın bu maksat ve mesajını dikkate almayanlar, onu tapınaklaştırmış olurlar ki onun da vebali büyük olacaktır.

Selam ve muhabbetlerimle…

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
KUR’AN TAPINAK KİTABI DEĞİL, HAYAT KİTABIDIR

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Edin