ÜNİVERSİTELERİ SEÇİLMİŞ REKTÖRLER İDARE EDEMEZ Mİ?

Rektörü öğretim üyeleri seçseydi, yayını olmayan profesörlerin rektör olma şansları olur muydu acaba? Koca öğretim üyeleri eğer bir rektör seçimi yapamayacaklarsa vay bu ülkenin haline.

Üniversiteler sadece üniversite binası yapmakla dünya sıralamasına giremez. Her ile bir üniversite belki fırsat eşitliği anlamında bir şeydir ama kaliteli mezun verme konusunda aynı rahatlıkla cümle kurmak isabetli olmaz. Bazı Anadolu şehirlerinin nüfusundan fazla üniversite öğrencisini barındıracak devasa kampüsler inşa olundu diyor konunun ilgilileri.

Eğer bir üniversite kendini geliştirme ve kendini aşmada hala YÖK’ün emir ve direktiflerini bekliyorsa, bu kurumlarla ne bilimsel ne de toplumsal dönüşüm sağlanamaz zannederim. Emir-komuta zincirinde serbest düşüncenin gelişiminden söz etmek biraz safdillik olmaz mı?

Bizde üniversite kavramı 1900 yılında başlar. Her ne kadar çalışmalar 1845-46 yılında start almış olsa da 1900’ü esas almak gerekir. Çünkü bu tarihe kadar Üniversite adlandırılmasından önce yalnız “Darulfünun” isimlendirmesini görebiliyoruz. Kaldı ki “Tevhid-i Tedrisat” kanunumuz 1924 doğumludur. Önce edebiyat, hukuk, matematik tıp alanında eğitime ağırlık veriliyor.

Nitekim ülkemizde özellikle doktor ve mühendislerin iyi yetiştiklerini rahatlıkla söyleyebiliriz. Yurt dışına gittiği söylenen doktorların, kaçış içinde değil daha çok Batı’nın kaliteli eleman talebi üzerine olduğunu dikkatlerden uzak tutmamak gerekir.

İşin ilginç tarafı 21.yüzyılda dahi hala “dini eğitim ve dindışı eğitim” tasniflerine rastlıyoruz. Halbuki ilmin dini ve dindışı şeklindeki tasnifi, bir anlamda İslam dünyasının sanayileşememe ve kalkınamama nedenidir. İtiraz ve itirafı olmayan kadrolarla kalkınma sağlanamaz diyor geçmiş tecrübeler.

Hatta bu anlayış maalesef “Batı’nın bilim ve tekniğini alalım ama ahlakını almayalım” garabetine kadar gitti. Halbuki medeniyetleri dinler, kültürleri etnisiteler oluşturur ilkesini akıldan çıkarmamak gerekir. Türkiye’deki fikri farklılaşmanın temelinde de zannederim bu anlayışın yansımaları var.

1933 yılında yapılan “ünivesite reformu”nda eğer insanlar ideolojik ayrıştırmaya tabi tutulmasaydı, belki daha farklı sonuçlara ulaşılabilirdi. Ancak 1933 tarihli “Üniversite Reformu”nun yalnız öğretim üyesi kazandırma işlevi olarak değil, Darulfünun’dan “Üniversite”ye bir geçiş olduğunu da görüyoruz. Tabi bu reform anlayışı ile Darulfünun’da görevli hocaların %60’ının tasfiye edildiğini unutmayalım.

Öğretim üyesi tasfiyesi 1933, 1946, 1961, 1972, 1981 ve daha sonraki yıllarda da defalarca yapıldı.  Kabul edilen anlayışın dışında farklı fikir ve görüşleri savunanlar uzaklaştırıldı. Oysa üniversiteler her türlü görüş ve düşüncenin hür ve kimseden çekinmeden savunulduğu yerler olmalıdır.

Yani siyasiler müdahil olmazlarsa, üniversitelerin orijinal çıkışlar yapmaları çok rahat olur diyor birçok öğretim üyesi.

Bugün ilk ve orta öğretimde okuyan öğrenci sayısı 18-19 milyon, yükseköğretimde okuyan öğrenci sayısı 8 milyon olmak üzere toplamda 27 milyon öğrencisi olan bir ülkeyiz. Resmi kayıtlar bunların yaklaşık üç milyonu ön lisans, dört buçuk milyonu lisans, üç yüz elli bini yüksek lisans ve yüz on bini ise doktora öğrencisidir diyor. Keza öğretim elemanları sayımız da 185 bin olduğu ve bunun da 30 bini vakıf üniversitelerinde, geriye kalanı devlet üniversitelerinde görev yapıyor diyor YÖK kaynakları.

“Verilen diplomaların uluslararası kabul değeri ve mezunlarının her yerde rahat iş bulduğu üniversite anlayışı öne çıkmış durumda. Ayrıca birçok ileri ülkede devletin üniversitelere ödediği paralar gün geçtikçe azaltılıyor, üniversiteler kendi ekonomik kaynaklarının bir kısmını son yirmi, otuz yılda karşılamaya başladılar.” Bu durum yer yer bizde de başlamış durumda. Bu gelişme hem üniversite-sanayici işbirliğine hem de üniversitelerin fildişi kuleden indiğine işaret sayılabilir.

Beşeri sermaye olarak Türk toplumu bir hayli olumlu mesafe almıştır. Yani kuvvetler ayrılığı prensibi üzerinden hareketle önemli kuruluşların karar almada daha yetkili olmalarında faydalar vardır. Üniversite öğretim üyelerine güvenmek gerekir.

1
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
ÜNİVERSİTELERİ SEÇİLMİŞ REKTÖRLER İDARE EDEMEZ Mİ?

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Edin