TAŞLARI YERİNE OTURTABİLMEK

2021 yılını geride bırakıp yeni bir yıla girdiğimiz bu günlerde eski yılla yeni yıl arasında her açıdan fazla bir farkın olmayacağını ifade ederek söze başlayalım. Aslında aylar ve yıllar geçse de hem ülkemizde hem de dünyamızda değişen fazla bir şeyin olmadığını net bir şekilde görebilmek mümkündür. Olaylara ve insanlara beşerin gözüyle değil de ancak ilahi pencereden bakabilirsek bütün olup bitenleri çok net şekilde kavrayarak sebep ve sonuç ilişkilerini kolaylıkla anlayabiliriz.

İnsanların cehaletinden, ihtiraslarından, çeşitli bağnazlık ve saplantılarından istifade etmek suretiyle onları bölmek, yanlış yollara sevk etmek, duygu ve düşüncelerine ipotek koymak suretiyle tüm dünyada siyaset, ekonomi, kültür ve sosyal hayatı teslim almanın çabası içerisinde olan şer güçler her geçen gün hedeflerine bir adım daha yaklaşmaktadırlar. Teknoloji ve bilimin baş döndürücü bir hızla geliştiği, üretimin kolay bir hale geldiği ve hemen her gün yeni bir icadın piyasaya sürüldüğü bu devirde halen daha acından ölen, temiz suya ulaşamayan, yakalandığı salgın hastalığın pençesinde can veren milyonlarca insanın olması nasıl bir dünyada yaşadığımızı anlatmaya yetiyor. 16.yüz yıldan itibaren dine meydan okuyarak, dini hayattan soyutlamak suretiyle akıl ve bilimi dinin yerine koymak suretiyle ilahlaştırıp maddenin esiri haline gelen Batı kültür ve medeniyeti küresel şeytani güçlerin elinde insanlığı ve yer küreyi daha büyük felaketlere sürüklemenin planlarını yürütmeye devam etmektedirler. Maneviyata ait hiçbir inanç taşımayan, vicdan ve merhametini tamamen kaybetmiş, ahireti gündemden silerek dünyaya sahip olmaktan ve hayvani isteklerini tatminden başka düşüncesi olmayan küresel kapitalist sistem günümüzde insanlık için en büyük bir tehlike ve düşmandır.

Yukarıda anlatmaya çalıştığımız zihniyet veya adına ne dersek diyelim, perde arkasında şeytanın ve avenesinin bulunduğu şer cephesi insanları kendi yollarına çekmek için çeşitli argümanlar kullanmakta ve zamanla da bunları güncellemektedirler. 16.yüz yılda Protestanlığın ortaya çıkışıyla dini ve örfü eleştiri odağı haline getiren reformistler 1789 Fransız ihtilalı ile birlikte dini devlet yönetiminden ve sosyal hayattan tamamen soyutlamak suretiyle maddeyi hayatın amacı ve merkezi haline getirdiler. Önceleri özgürlük, bağımsızlık, eşitlik, bilimsellik, akılcılık gibi düşünce ve kavramlarla yola çıkan inkârcı cephe bütün bunları “demokrasi” ve “laiklik” gibi sistem ve ideolojilerle kurumsallaştırarak önce Avrupa ve Amerika’da sonra diğer kıtalarda egemen siyasi güç ve hayat tarzı haline getirdiler. Demokrasi ve laikliği mutlak doğru ve tek kurtuluş yolu olarak toplumlara kabul ettiren küresel şeytani güçler önlerinde engel gördükleri Osmanlı Devleti gibi dini temellere dayalı kadim devletleri ve medeniyetleri de tarih sahnesinden silmeyi başardılar. Bunu elbette sadece kendi güç ve imkânlarıyla değil içeriden ayarladıkları işbirlikçileri vasıtasıyla gerçekleştirdiler.

Gerek ülkemiz ve gerekse dünyanın neredeyse tamamı iki yıldan beri devam etmekte olan Kovid-19 salgınının yol açtığı çeşitli ekonomik, sosyal ve idari problemlerle boğuşmaktadır. Salgın sürecinde alınan tedbirler ve kısıtlamalar ekonomik alanda daralmalara sebep olmanın yanında, hayatın normal akışına olumsuz etkide bulunarak toplum ve bireyler üzerinde onarılması güç tahribatlar da meydana getirmiştir. Ülkemizde yaklaşık dört yıldan beri yaşamakta olduğumuz ekonomik sıkıntılar son dönemde artan döviz kurlarının etkisiyle emtia fiyatlarındaki anormal artışlarla ekonomik kaosa dönmüş durumdadır. Döviz kurlarındaki artışı bahane ederek zam üzerine zam koyan bazı üretici ve tedarikçiler kurların düşmesinden sonra yaptıkları zamları geri alma konusunda pekte istekli görünmüyorlar. Birçok üründe normal piyasa fiyatının iki, hatta üç, dört katına kadar çıkan bazı vicdansız ve utanmazlar mevcut olağanüstü durumu fırsata çevirmenin hesabı içerisinde gerçek yüzlerini ortaya koymuş oldular. Demek ki bu toplumda olağanüstü bir durumda bizi yarı yolda bırakacak, son tekmeyi vuracak ve elindeki fırsatı kötüye kullanacaklar da varmış. Bu durumdan çıkarılacak sonuç şu ki; siz insanları bazı konularda serbest bıraktığınızda hayal bile edemeyeceğiniz aşırılıklara gidebilirler.

Anormallik sadece piyasada ve ekonomik göstergelerde değil elbette. Özgürlük, eşitlik, bağımsızlık gibi kavramlarla zihni bulandırılmış, aklı çeldirilmiş, yoldan saptırılmış birçok kadının televizyon ekranlarına kadar düşmüş dramatik hikâyelerine ne demek lazım? İnançsızlık ve ahlaksızlık bataklığının içerisinde debelenen Avrupa’nın yasalarını kabul ederek, zinayı suç olmaktan çıkarıp, kadına adalet ve hukuk önünde pozitif ayrımcılık yaparak erkeği potansiyel suçlu kabul eden, “cinsiyet eşitliği projesi” adı altında kadına kadın olduğunu unutturan uygulamalar bugün yuvaların yıkılmasına çocukların ortada kalarak hayatlarının kararmasına neden olmaktadır. Avrupa’nın putlaştırdığı kavramların icraata dökülmesiyle ülkemizde taşlar yerinden oynamıştır. Artık canı, malı, namusu, akıl ve dini korumak çok zor bir hale gelmiştir.

Bütün olup bitenlerden hiçbir ders çıkarmayan bazı muhaliflerin olayların tek sorumlusu olarak iktidarı göstermeleri ve rejime en ufak bir toz kondurmamaları da çok manidardır. Din ve ahlak eğitimini çocuklarımız için zararlı gören zihniyet, alkolü, uyuşturucuyu, kumarı, cinsel sapıklığı ve diğer zararlı alışkanlıkların çoğalmasını pekte kendisine dert edinmemekte, normal karşılamaktadır. İşte ideolojik saplantı içerisinde hayata ve insanlara at gözlüğüyle bakan bu gibi ilerici geçinen gericiler oldukça bizim kalkınma ve medeniyet yolunda mesafe almamız pekte kolay olmayacaktır. Bu ülkede taşlar yerinden oynatılmış ve düzen bozulmuştur. İnsanı hayatın merkezinden uzaklaştırarak kendi saltanatları için devleti ve ideolojilerini kutsayıp dayatma yapanlara insanı yaratanın kelamıyla cevap vermek gerekir. Varlık sadece bu dünyadan ve insandan ibaret değildir. Bu dünyanın dışında büyüklüğü ve sınırları henüz tesbit edilememiş, keşfedilmeyi bekleyen bir âlem vardır. Bu âlemde de muhteşem bir düzen vardır. Bu âlemdeki düzen bize bu âlemin bir sahibinin olduğunu, bu sahibinin de sonsuz kuvvet, kudret ve ilim sahibi olduğunu anlatmaktadır. Âlemlerin sahibi hiçbir şeyi boşa yaratmamıştır. Bu dünya ve üzerinde yaşayan insan da belli bir amaç için yaratılmıştır. O amaç bu evrenin sahibini tanımak ve ona ibadetten başka bir şey değildir. Dünya hayatı sınırlıdır, geçicidir, ölümlüdür. Bu hayatın ötesinde bizi bekleyen sonsuz bir hayat vardır. İşte o hayattaki yerimiz bu dünyadaki hayatta elde ettiklerimizin karşılığı olarak verilecektir. Bu şekilde hayata bakmayan kim olursa olsun hüsranda ve yanlış yoldadır. Ahiret hesabı yapmayanlar bu dünyada tüm hesapları bozmakta,  kendileriyle birlikte diğer insanları da helak ve felaketlere sürüklemektedirler. Güzel bir düzenin kurulması ve taşların yerli yerine oturması insanın ve dünyanın sahibi olan Yüce Rabbimizin iki dünya mutluluğunun tek kaynağı olan ilahi nizama tabi olmakla mümkün olacaktır. İlahi nizam fıtratla örtüşen, akla uygun, müsbet bilimin doğruladığı ve tarihin tanıklık ettiği tek hakikattir, Hakkın kendisidir. Onun dışındakiler şeytanın adımlarını takip edenlerin düştüğü çıkılması zor çukurlardır. Bize düşen akıl ve irademizi doğru yolda kullanarak ilahi nizama teslim olmaktır. Yüce Rabbimiz: “Ey iman edenler! Şeytanın adımlarına uymayın. Kim şeytanın adımlarına uyarsa, bilsin ki o hayâsızlığı ve kötülüğü emreder. Eğer Allah’ın size lütfu ve merhameti olmasaydı, sizden hiçbiriniz asla temize çıkamazdı. Fakat Allah, dilediği kimseyi tertemiz kılar. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.” (Nur Suresi-21.Ayet) buyurmaktadır. Yüce Rabbimiz bize bu şuuru nasip eylesin, kendi yolunda yürüyenlerden eylesin. Amin.

 

 

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
TAŞLARI YERİNE OTURTABİLMEK

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Edin