BOPTA YENİ SİNSİ TUZAKLAR

İran’da iki ay önce Mahsa Amini adlı bir kadının kıyafet kurallarına uymadığı gerekçesiyle metroda polis tarafından göz altına alındıktan sonra karakolda hayatını kaybetmesi nedeniyle başlayan kitlesel protesto gösterileri ülke geneline yayılarak devam etmekte. Şu ana kadar gösterilerde hayatını kaybedenlerin sayısının üç yüze yaklaştığı bildiriliyor. İran’da artık gösteriler Mahsa Amini’nin ölümünü protestodan çok rejime meydan okuma isyanlarına dönüşmüş durumda. Çok uzun zamandan beri İran’ın içini karıştırmak için uğraş veren ABD, İsrail ve yandaş Avrupa devletleri bu kez rejimi sallamakta kararlı görünüyorlar. Olayları etnik çatışmalara sürüklemek amacıyla ellerindeki Güney Azerbaycan kartını masaya bırakan küresel güçler ülkede önemli bir nüfusa sahip olan Azeri Türklerini rejimle karşı karşıya getirerek yeni bir senaryoyu devreye sokmanın çabası içindeler. Ülkedeki internet kesintilerinin önüne geçmek için Elon Mask’ın uzaydaki seyyar uydularını İran üzerine sevk etmesi ABD’nin tarafgirliğini ve olaylara dıştan müdahaleci olduğunu kanıtlamış oldu.

Güney Azerbaycan,  İkinci Dünya savaşı sonrasında işgal altında tuttukları bölgeden çekilen SSCB ve İngiltere’nin ardından İran sınırları içinde yer alır. İran’ın kuzeybatısında yer alan Azeri Türklerinin yoğunluklu yaşadığı bu bölge, günümüzde İran’ın Doğu Azerbaycan, Batı Azerbaycan ve Erdebil eyaletlerini kapsamaktadır. Bölgede Türkler nüfusun Doğu Azerbaycan’da %97.8,  Batı Azerbaycan’da ise %76.2’sini kaplamaktadır. Tebriz, Hemadan, Urumiye, Erdebil ve Zencan başta olmak üzere İran’ın kuzeybatı bölgesinde yaşayan Azerilerin nüfusu 30 ila 40 milyon arasında tahmin edilmektedir. Başta Tebriz olmak üzere protestolara katılan Azeri kentlerindeki gösterilerde: “Azadlık, Adalet, Milli Hükümet” sloganlarının atılması işin renginin iyice değiştiğini göstermektedir. Son olarak Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in Semerkant’ta düzenlenen Türk Devletleri Teşkilatı dokuzuncu zirvesinde yaptığı konuşmada:  “Türk Devletleri Teşkilatı üyeleri olarak, dışımızda yaşayan soydaşlarımızın haklarının, güvenliğinin, milli kimliğinin korunması ve asimilasyonu gibi konuların da teşkilat bünyesinde ele alınmasının zamanının geldiğine inanıyorum. Türk dünyasında genç nesil, yaşadıkları okullarda ve ülkelerde anadillerinde eğitim görme fırsatına sahip olmalıdır. Yazıklar olsun ki,  Azerbaycan sınırları dışında yaşayan 40 milyon Azerbaycanlının çoğu bu imkânlardan mahrumdur. Türk Dünyasındaki soydaşlarımızın anadilinde eğitim alması, teşkilatın gündeminde olmalı. Bu yolda gereken adımlar atılmalıdır. Azerbaycan devleti, harici ülkelerde yaşayan Azerbaycanlıların hukuk ve özgürlüklerine özellikle dikkat etmektedir. Biz acı talihin hükmüyle Azerbaycan devletinden ayrı düşmüş soydaşlarımızın, dilimizi, medeniyetimizi, Azerbaycancılık ülkülerine sahip olmaları, millik benlikleriyle alakaları kesilmemesi için çalışmalarımızı devam ettireceğiz.” Demesiyle çoktan beri İran ve Azerbaycan arasında yaşanan gerilim böylece daha da yüksek noktalara taşınmış oldu. İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in ülkesiyle ilgili açıklamalarını “şaşırtıcı ve esef verici” olarak nitelendirdi. Azerbaycan’ın Ermenistan’la yaptığı Karabağ savaşında Ermenistan’dan yana tavır sergileyen İran’ın kendi içine yönelik bir tehdit olarak gördüğü Güney Azerbaycan meselesinde ne kadar hassas olduğunu bir kez daha göstermiş oldu. Azerbaycan sınırında “Hayber Fatihleri” adlı bir tatbikat yapan İran’ın Kara Kuvvetleri Komutanı: “Sınırımızda Siyonist  rejim unsurlarının varlığına müsaade etmeyeceğiz.” Sözleri o sırada Azerbaycan’a yüklü bir şekilde silah sevkiyatı yaparak destek veren İsrail’e işaret ediyordu. Ermenistan’la yapılan savaşta Azerbaycan’a destek veren İsrail’in amacı aslında bu bölgeye yerleşerek İran’ın arkasına dolanmaktı. Azerbaycan’da çeşitli üsler edindiği söylenen İsrail böylece kuzeyden de İran’ı kuşatmış olacaktı. İki ülkenin sınırda yaptıkları askeri tatbikatlarla gerilimin iyice tırmandığı bu dönemde İran’daki iç karışıklıklar işin tuzu biberi oldu. İran’da etnik bir çatışmanın fitilin ateşlemek için fırsat kollayan ABD ve İsrail bu konuda Azerbaycan’ı devreye sokmanının peşinde olabilirler mi? Hiç şüphesiz, evet.

Irak’ın 2003 yılında ABD tarafından işgalinin ardından ülkede meydana gelen kargaşadan istifadeyle bu ülkeye yerleşen İran’a ABD ve müttefikleri niçin göz yummuşlardı? Suriye’deki iç savaşta önemli bir aktör haline gelen İran’a ABD ve şürekâsı neden ses çıkarmadılar? Yemen’deki iç savaşta Şii Husileri destekleyen İran’la,  Sünnileri destekleyen Suudiler her an aralarında patlak verecek bir savaş nedeniyle nasıl tahakküm altına alındılar? Aslında ABD ve şeytani küresel güçlerin en büyük emeli bölgede bir Şii-Sünni savaşı çıkararak İsrail’in mevcut ve muhtemel bütün hasımlarını bir birbirine kırdırmaktı. Türkiye, İran ve Irak bu oyuna gelmediler. Şimdi BOP’ta yeni bir senaryo uygulamaya girmiş olabilir mi? “Mezhep savaşı olmadı, etnik savaşı deneyelim.” Azerbaycan ve İran savaşırsa işin içine mutlaka Türkiye de girecek, böylece bölgede iki önemli güç ya da BOP yani BİP (Büyük İsrail Projesi)’in önündeki iki büyük engeli bertaraf etmiş olacağız.” Daha önce Irak’tan ayrılmak, Irak’ı bölerek Kürdistan devletini ilan etmek isteyen Barzani kuvvetlerine ortak tatbikatlarla gözdağı vererek engel olan Türkiye, İran ve Irak’ı bir şekilde kendileri için sorun olmaktan çıkarmak isteyen Siyonist şer güçler her yolu denemeye devam ediyorlar. Geçen hafta sonu İstanbul İstiklal caddesinde patlatılan bombanın arkasında ABD ve İsrail’in olduğunda kimsenin zerre kadar şüphesi yoktur. Terör kartını sürekli Türkiye’yi hizaya sokmak için kullanan şer güçlerin bundan sonra da aynı eylemlere devam etme ihtimali yüksektir. Seçim sürecine giren ülkemizde vatandaşı etkilemek, korkutmak, yıldırmak ve yönlendirmek için en etkili güç terördür. Dünyada tek kaynaktan yönetilen terörün dini, mezhebi, ırkı ve hiçbir inanç ve görüşü yoktur. Tek amaç dehşet ve korku yayarak istenilen şeytani emelleri dayatmak ve kabul ettirmektir.

Ülkemiz ve bölgemiz her zaman olduğundan daha kritik bir döneme girmiş bulunmaktadır. İsrail’de yeniden iktidara gelen Netanyahu ve ekibi kaldığı yerden katliamlara ve şeytani projelerine devam edecektir. Bu nedenle dış politikalardan hiçbir zaman ayrı tutulamayacak iç politikalar konusunda siyasilere büyük görevler düşmektedir. Milli birlik ve beraberliğimizi güçlendirmenin yanında bölgemizde barışın hâkim olması için her türlü adım atılmalıdır. İran, Irak ve Suriye’nin yanında Filistin’in de birlik ve beraberliği çok önemlidir. Bizim milli güvenliğimiz buralardaki güvenlikle doğrudan alakalıdır. Son kırk yılda yaşadıklarımızdan önemli dersler çıkararak, hatalarımızı telafi edip Siyonizm’in oyunlarını bozmalıyız. Nil’den Fırat’a Arz-ı Mev’ud peşinde olan Siyonizm’in adımlarına dikkat edelim, oyunlarına gelmeyelim. Rabbim tüm Müslümanlara ümmet ve kardeş olma şuurunu nasip eylesin. Zalim kâfirlerin her türlü oyun ve tuzaklarından muhafaza buyursun. Âmin.

 

 

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
BOPTA YENİ SİNSİ TUZAKLAR

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Edin