HER ŞEYE “KADER” DİYEMEZSİN!

Cuma günü 6’lı masadan İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in adaylık konusunda anlaşmaması sonucu toplantıyı terk ederek ayrılması; sonrasında ise masadan ayrıldığını açıklaması gündeme bomba gibi düşmüş olsa da asıl konumuz hala deprem.

Siyaset her ne kadar beklenilenin aksine şekillenmiş olsa ki bunlar olağan şeyler çünkü siyasette her zaman menfaat ve çıkarlar doğrultusunda yapılan U dönüşlerine çok şahit oldum. Keza bu dönüşler ne ilk ne de son…

Gelelim asıl atlanmayacak ve üzerinde çözümler bulmamız gereken deprem gerçeğine.

Deprem gerçeğinin bilimsel açıklamalarını her felaket sonrası başvurduğumuz ama sonrasında hiç hatırlamadığımız ve dikkate bile almadığımız bilim insanlarımız TV’lerde defalarca açıklamalarda bulundular.

Bilimsel yönünü kabul etmeyip körü körüne kadercilik anlayışıyla yorumlayanlar da vardı. İşte bu noktada şu kadercilik anlayışına yine değinmek şart oldu. Çünkü körü körüne bağlı kalınan kadercilik anlayışı sorumluluktan kaçma yolundan başka bir şey değil.

İşte bu noktada kader dediğimiz şeyi oluşturan aslında insanın ta kendisi yani bizleriz.Çünkü seçimler yapıyor ve yaptığımız seçimlerin sonuçlarını yaşıyoruz.

Depreme dayanıklı evlerde oturmuyorsak, depreme yönelik gerekli tedbirleri almadıysak işte tam bu noktada sorumluluğu üstlenmeyip kaçış yolu olarak “kader” diyoruz.

Ancak maalesef gerçekte kader böyle bir olgu değil.

Bu tamamıyla insanlar tarafından, sorumluluğu üzerlerinden atmak üzere yapılmış bir problem aslında.

Doğal afetler var ve birçok soruna neden oluyor ama bizim sayemizde de felaketlere dönüşüyorlar. Çünkü doğanın işleyişini göz ardı ederek doğayla zıtlaşmaya çalışıyoruz. Bu nedenle de doğaya karşı sürekli yeniliyoruz. Çünkü doğanın şakası yok! Doğayla oyun olmaz keza her seferinde oyunu kazanan hep doğa ana.

Doğa olayları normal akışı içinde devam ediyor. Bizler gerekli önlemleri almadığımız için felaketlere dönüştürüyoruz. İşte asıl problem burada başlıyor.

İnsanların kaderci yaklaşımı, sorumluluğu atmak için kullandıkları kaçış yoludur. “Kaderimizde var.” mantığı olduğu sürece de gerekli tedbir ve önlemler alınmayacak dolayısıyla da asıl suçlu hep kader olacak!

Kader dediğimiz şu enteresan olgu ne hikmetse deprem dönemlerinde Japonya’yı vurmuyor! 9.1 şiddetindeki depremde ne binalarına, ne de yollarına ağır hasar vermediği gibi insanları da bu konuda oldukça bilinçli ve gerekli tedbir ve önlemleri alarak, galiba şu kader denilen olguya kafa tutmuş durumdalar.

Kader dediğimiz bizlere acımazken; Japonlara ayrı kıyak geçiyor galiba!

Hiçbir tedbir almadan, aklını kullanıp gerekeni yapmadan her şeyi kadere bağlamak işte bu noktada yanlışımız var. Aklı kullanıp, tedbirini al, gerekenleri yap. Ha yine olursa işte o zaman kader dersin.

İsra Suresi, 13. ayette ne diyordu; “Biz her insanın kaderini kendi çabasına bağlı kıldık.”

O zaman kader dediğimiz olgu bizim çabalarımıza göre şekillenmekte. Demek ki seçimleri yapan, kaderimizi belirleyen bizleriz ki hesap günü var!

İşte o gün seçimlerimizin hesabını verecek olan bizleriz.

Sosyal medya platformlarında, arama motorlarında Japonların depreme karşı nasıl binalar yaptıklarını, deprem anında nasıl hazırlıklı olduklarını izleyebilirsiniz.

İzleyerek kıyaslamayı yapalım ve nerelerde eksiklerimiz var şöyle bir durup düşünelim.

Sanmıyorum ki; bizler için depremde ölmek, Japonlar için depremde sağ kalmak diye bir kader planı oluşturulmuş olsun.

Dolayısıyla akıl, bilim ışığında kaderlerimiz için doğru seçimler yapmak dileğiyle…

 

 

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
HER ŞEYE “KADER” DİYEMEZSİN!

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Edin