SOSYAL AKTÖR OLARAK; ALİM, ARİF, EDİP

Toplumsal hayat içerisinde birçok alanda sosyal aktör tipinden bahsetmek mümkündür. Siyasiler, aktivistler, antrenörler, yönetmenler, girişimciler, sanayiciler, pedegoglar, demegoglar ve daha birçok sosyal aktör tipleri vardır.
Alimler, arifler ve edipler de sosyal aktör tiplerindendir.
Alim; ciddi anlamda bir eğitimden geçerek bir veya birden fazla konuda malumat sahibi olup, olaylar konusunda sebep-sonuç ilişkisi kurabilen dini veya pozitif bilimlerde mesafe almış olan insanlardır. Bu insanlar kitap konusunda veya evreni okuma konusunda önemli çıkarımlar yapabilen bilgili ve hikmet sahibi kimselerdir.
Arif; nesnel bilgiye kitaptan olduğu kadar çoğunlukla marifet yoluyla ulaşan insanlardır. Gerçi Maturidi’ler ilham ve rüyayı bilgi edinme yolu olarak kabul etmezler ama Eşari’ler için bunlar da bilgi edinme yollarındandır. Bu arada İslam dünyasında Maturidilikten ziyade felsefileşmiş, irfani boyutu ağır basan Eşariliğin hakim olmasından dolayı hür düşünce yerine daha çok sufilik ve kısmen de Cebriyecilik hareketlerinin hakim olduğunun iyi okunmasına ihtiyaç vardır. Teslimiyetçiliğin bu topluma nasıl yerleştiğinin iyi tahlil edilmesi gerekir.
Edipler; konuları çeşitli edebi sanatları kullanarak anlatan muhabbet tellallarıdır. Bu anlatımlar bazen remizlerle, bazen şiir diliyle bazen de fabllarla anlatılır. Konuyu örneklendirelim: “Kanuni Sultan Süleyman, zamanın büyük Türk âlimi Yahya Efendi’ye bir mektup gönderir ve ‘Bir devlet ne zaman çöker ve ne yapılırsa sonu nice olur?’ diye sorar. Sultandan gelen bu mektubu okuyan Yahya Efendi kısa bir cevap gönderir: “Neme lazım be Sultanım!” Sultan, bu söze bir mana veremez. Kalkar, Yahya Efendi’nin Beşiktaş’taki dergâhına gider. Sitem dolu bir şekilde “Üstadım lütfen mektubuma tatminkâr cevap lütfediniz” diye, sorusunu tekrar eder. Yahya Efendi duraklar, ‘Sultanım, sizin sorunuzu ciddiye almamak kabil mi? Ben sorunuzun üzerine iyice düşündüm ve kanaatimi de açıkça arz etmiştim’ diye cevap verir. Kanuni “İyi ama bu cevaptan bir şey anlamadım. Sadece ‘neme lazım be Sultanım’ demişsiniz. Sanki ‘beni böyle işlere karıştırma’ der gibi bir mana çıkarıyorum’. Yahya Efendi bunun üzerine, ibret dolu şu sözleri söyler: “Sultanım! Bir devlette zulüm yayılsa, haksızlıklar ayyuka çıksa. İşitenler de ‘neme lazım’, deyip uzaklaşsalar, sonra koyunları kurtlar değil de çobanlar yese, bilenler bunu söylemeyip sussa, gizleseler, fakirlerin, muhtaçların, yoksulların, kimsesizlerin, feryadı göklere çıksa da bunu taşlardan başkası işitmese, işte o zaman devletin sonu görünür. Böyle durumlardan sonra devletin hazinesi boşalır, halkın itimat ve hürmeti sarsılır. Asayiş ve emniyete vesile olan, itaat hissi gider, halkta hürmet duygusu yok olur. Çöküş ve izmihlal de böylece mukadder hâle gelir.” Siyasetnameler, Fütüvvetnameler, Emannameler, Pendnameler hep bunları anlatır.
Keza Attar’ın Mantıkuttayr isimli eseri, şeyh Galib’in Hüsnü Aşk’ı veya İskender Pala’nın “Bülbülün Kırk Şarkısı” fabl metodunu seçmiştir.
Tabi bu arada hem alim hem arif olanlar olduğu gibi, bazen alim ve edipler veya hem alim, hem arif hem de edip olanlar da vardır. Bu anlamda Mevlana ile onun şaheseri Mesnevi’yi zikredebiliriz. Mevlana ve eseri Mesnevi’nin bu üç aktörü sentezleyen bir kimlikte olduğunu söyleyebiliriz.
Muhiddin-i Arabi de hakikat bilgisine ulaşmada irfani boyutu öne çıkarmaktadır. Hatta, tasavvuf arifliğe giden yolun adıdır demekte de bir sakınca yoktur. Bunlara sufi alim de denebilir.
Alimler, sufiliğin Batiniliğe evrilmesinin önündeki en önemli set çekicilerdir. Mürşitlik iddiasındaki insanların alim olmaları ne kadar da değerlidir.
“İlim” kavramının kendine özgü boyutlarının olduğu kabul edilerek, doğru düşünme kuralları içinde güvenilir bilgiye ulaşılmalıdır. Eşyanın görünen yüzü de, görünmeyen yüzü de bilinmelidir. Kur’an nasıl Allah’ın kitabı ise, kâinat da Allah’ın kitabıdır. “İnsanın akıl ve fikir meydanı öyle bir genişliğe sahiptir ki, çerçeve içine alınması zor olur. O kadar da dardır ki iğneye mekân olamaz. Bazen bir noktada hapsolur bazen de dünyayı bir karpuz gibi eline alır ve akıl odasında misafir eder. Bazen haddini aşar, bazen oldukça küçülür.”
Çare isyanı marifet bilmemektir.

1
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
SOSYAL AKTÖR OLARAK; ALİM, ARİF, EDİP

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Edin