“Çok kıymetli takipçilerim, değerli okurlarım, sizlere her hafta olduğu gibi bugün de insanı insanlığı ilgilendiren yeni bir konu ile tekrar buluşmanın mutluluğunu yaşıyorum..
“Sevgili dostlar;
“Daha önceki yazdığım köşe yazılarımda da özellikle belirttiğim Nankör, vefasızlık, şükür, ve nimet konularını bir kez daha köşe konumun içinde farkındalık olsun diyerek siz kıymetli takipçilerim ve okurlarımız için tekrar başka bir ayrıntı ile kaleme almış bulundum.. Bu sebepledir ki; özellikle altını çizerek söylüyorum.. Allah kimseyi, yanlışı savunacak kadar Cahil, Doğruyu İnkâr edecek kadar da Nankör yapmasın!” Öyle ki; Nankör vefasız şükür ve nimete saygısı olmayan insanları mutlu etmek çok zordur. Bu zevatları yağa da yatırsak, bala da batırsak asla yaranamayız..Onun için böyleleri ile dostluklarımızı devam ettirmenin bir manası olmadığı gibi tarihin çöp sepetine koymak gerekir…
“Sevgili dostlar;
“Peygamber Efendimiz (s.a.v) zorluklara da nimete şükretmenin mümine sevap kazandırdığı ve her durumda iyimser olunması gerektiğini öğütler.
Allah’ın yarattığı ve en değerli kıldığı insana teşekkür etmek ile varlığın sahibi Yaradan’a şükretmek hadislerle ilişkilendirilir. Hadisten yola çıkarsak Müslüman yapılan hiçbir iyiliği küçük görmez, kibirlenmez. Böylelikle iyilik gördüğü herkese teşekkür etmekle mutlu olur. Şükür, her nimetin Allah’tan geldiğini bilip dil ve kalp ile hamd etmektir. Yüce Allah’ın üzerimizdeki nimetlerini saymakla bitiremeyiz. Allah bize şükretmemiz için sınırsız nimetler bahşetmiştir. Bu sebeple bir müslümanın görevlerinden birisi de Allah’a şükür eden kul olabilmektir. Biraz düşünsek şükür edecek ne kadar çok nedenimizin olduğunu anlarız.
“Sevgili dostlar;
“Gün içinde yaşadığımız iyi kötü her olaya şükür etsek. Bize verdiği rızka sağlığımıza veya hastalığımıza yaşanan her hadiseye şükür etsek. Gün biterken dinlenmemiz için gece örtüsünü üzerimize örtü yapan yüce Allah’a ne kadar şükür etsek azdır. Bu nimetleri tümünü bizlere veren, yüce Allah cc dır. Kâinatı yoktan var eden, bunca sayısız nimeti bize bağışlayan Allah’a, nimetlerinden Ötürü ne kadar şükretsek hamd etsek hafif kalır.. Yüce Allah cc bizi insan olarak yaratması bile başlı başına kendisine hamd ve şükür etmemizi gerektirir. Sağlıklı, huzurlu yaşıyor olmamız, tek başına sonsuz bir şükür ve hamd vesilesi olamaz mı..
“Sevgili dostlar;
Ne mutlu; sadakatten, doğruluktan, şükür hamd ve teşekkür etmekten şaşmayan nankör olmayan bahtiyar insanlara. Bu kadar güzel duygu düşünce ve ifadelerden sonra konuya farklı bir bakış açısı olan nankörlük konusuna azda olsa yorum yapayım…insanlık olarak genelde verilen ilgi ve sevgiden ötürü farkında olmadan arkamızdan konuşanlar elbetteki olacaktır. Kötüleyenler olacaktır.. Onların bu davranışları sizde hayal kırıklıkları ve duygusal çöküntüler yaşatabilir. O anlarda içinizi dökmek ve halinizi anlatmak istersiniz.. Bu durumda yaptıklarını fark etmeyen veya bilinçli yapanlardan uzak durulması gerekir. Kısaca nankör insanlarla yaşamak çok zordur. En büyük nankörlük, Yüce Allah’a yapılandır. İnsanın, kendisini yaratan Cenabı Allah’a karşı içinde bulunduğu küfür hâlidir. Oysa şöyle basit bir kafa yorma ile, bırakınız nimetlere karşı nankör olmayı , Allah’a şükretmemiz, hamdetmemiz için o kadar sebep, o kadar gerekçe var ki saymakla bitirilemez. Mesela; her şeyden önce yüce Allah’ın bizi kendisine ve peygamberine s.a.v e inanan bir Müslüman olarak yarattığından tutunuz; bize yaşamamız için el, göz, ayak, kulak, en önemlisi ise akıl gibi Organlar bağışlaması yanısıra dünyada yaşarken bizlere yiyecek ve içeceklerden, soluduğumuz hava, yararlandığımız canlı ve cansız her nimeti veren, yüce Allah’a Şükretmemiz hamd etmemiz gerekmez mi..! Sadece insan olarak yaratılmışların en şereflisi olarak yaratılmış olmamız bile yeter de artar bile. Gerçek bu iken, Allah’ımıza karşı neden nankör olunur ki; İşin aslı bu iken, günlük hayatta maalesef hem Allah’a karşı hem de insanlara karşı nankör olanlarla karşılaşıyoruz.
“Sevgili dostlar;
“Sonuçta nankörlük, hiç de istenmeyen bir ruhsal hastalık, İnsanlar arasındaki sevgi ve saygıyı, birlik ve beraberliği, paylaşıp yardımlaşmayı ortadan kaldıran bir olumsuzluktur. insanlar arasında bu konuda söylenen güzel bir sözü hepinizde biliriz. (Besle kargayı ,oysun gözünü) (Hava soğuduğunda gölge veren ağaç unutulur. Duvar bittikten sonra, duvarcı unutulur. (Nankörlük sevginin mezarıdır) (Nankör insan; her şeyin fiyatını bilir, fakat hiçbir şeyin değerini bilmez) ve daha benzer bir çok sözleri çoğaltabiliriz… Elbetteki bu sözlerin hiç biri biz müslümanlara yani Allah’ın yarattığı kullarına yakışmaz… Dinimizde zerre miskal iyiliğin, kötülüğün, hayır ve şerrin karşılıksız bırakılmayacağının bilinciyle, herkesten ve her şeyden önce ALLAH’ ımıza karşı nankör olmaktansa, hamd etmek şükür etmek en birinci vazifemiz kısaca olmazsa olmazımız olmalıdır….
“Sevgili dostlar;
“Bir başka açıdan değerlendirir isek, Bir kahvenin kırk yıl hatırı vardır.. Kültürünün mensupları olarak birbirimize karşı paylaşımcı ve minnettar olmak insani görevimizdir. Nankör Gördüğü iyiliği hemen unutan… o ana kadar kendisine yapılan iyilikleri görmezden gelip, çıkarları uğruna günlük hayatta böyle olanlara nankör, diyoruz… Nankör insanın içinde bulunduğu ruh hâlini irdelediğimizde karşımıza çıkan belirti ve olumsuzluklar şöyledir… Nankör insan, doyumsuzdur. Bunları madden ve manen tatmin edemezsiniz. Bu nedenle nankörlerin lügatında şükür hamd ve teşekkür asla yoktur.
Özellikle yapılan iyiliklerin kıymetini bilmeden inkâr etmek davranışı sıkça rastlanan nankörlük özelliğidir. İleri aşamada hainlik ve ihanet alışkanlığı doğuran nankörlük duygusu, zamanla huy ve mizaç edinilerek kişilik özelliği olarak yıkıcı davranışlarla bireylere zarar veren sonuçlar doğurmaya başlar.
“Sonuç olarak;
“Vefasızlık, şükürsüzlük, nankörlük, bir hastalıktır. Vefa göstermek ortadan kalkınca, bir virüs gibi yayılma özelliği gösterir. vesselammm
“Bir diğer hafta başka güzel konularda buluşmak dileğiyle”
“Kul Selahaddin CANPOLAT”
