ELİF AFRA YURTTAŞ

İNSAN İNSANIN KURDU DEĞİLDİR!

Birbirimizi anlamak neden bu kadar zor? Neden kendi düşüncemizde olmayan birini dinlemeye bile tahammül edemiyoruz? Neden dinine, diline, ırkına, mezhebine vs. bakmaksızın karşımızdakinin de insan olduğunu, farklı duygulara ve farklı düşüncelere sahip olabileceğinin farkında olarak onu olduğu gibi kabul edemiyoruz? Farklı bir düşünce gördük mü hemen; “Dur orada, sen bizden değilsin. Bize yaklaşma” diyerek ona karşı duvarlarımızı örüyor ve onu ötekileştiriyoruz.

Neden bunu yapıyoruz? İnsan olmak, değerli olmak için yeterli bir sebep değil mi? Sen insansın o kadar değerlisin ki Allah seni en güzel şekilde yaratıp yeryüzüne halife kıldı. Sen de Allah’ın sana tertemiz olarak bahşettiği yeryüzünde barış ve güven içinde yaşamalısın. Nice savaşlar ve bu kanlı savaşların getirdiği yıkımlar sonucunda insan, insan olma şerefini, onurunu yitiriyor. Elindeki güç ve imkanlardan dolayı kendisinin de insan olduğunu unutup insanlığını kendi elleriyle yok ediyor ve karşısındaki insanın da biricikliğini unutup onurunu ayaklarının altında çiğniyor. Bunu yapmanın en büyük sebebi ötekileştirmedir.

Yeryüzü insanlığını kaybetmiş örneklerle dolu; Beyaz adamın siyah adama yaptığı utanç verici zulümler, Hitler’in insanlığını kaybedip Yahudileri gaz odalarında yakması, Hinduların, Müslümanlara ve Sihlere yaptığı zulümler, Sırplıların Bosnalılar üzerinde gerçekleştirdiği tüyler ürpertici Serebrenitsa Katliamı, Budistlerin Myanmar’daki Müslümanların yaşama hakkını elinden alan zulümleri, Çinlilerin Doğu Türkistanlılara uyguladığı akıl almaz zulümleri, Yahudilerin kendilerini seçilmiş ırk görüp sözde vadedilmiş topraklar saçmalığıyla yıllarca Filistinlilere haddi hesabı olmayan, insanlık onuruna aykırı zulümleri… Ve insanlığın daha nice utanç verici eylemleriyle listeyi uzatabiliriz.

Tüm bunların sebebi farklı ırk, dil, din ve mezhepten olma değil mi? Elbetteki siyasi ve ekonomik sebepler de var. Ama asıl ve en önemli olan sebep, insanda insanlık bırakmayan farklılıklara tahammülsüzlüktür, ötekileştirmedir. Kendi dininden, dilinden, ırkından ve görüşünden farklı olan birini gördüğünde insan; “Sen benden değilsin, bu yüzden gözümde hiçbir değerin yok, değersiz varlığın tekisin” diyerek ötekileştiriyor.

Şairin de dediği gibi;

“Sözde biz dünyaya insan olmaya geldik.

Ne insanca yaşadık ne insanca öldük.

Mal mülk, para, pul, makam, izzet-ü ikbal

Yarattığımız putların kölesi olduk.”

İnsan olmayı öğrenmek gerekir. Dinlerimiz farklı olsa bile hiçbir din, bir başka dinin mensubunu öldürme hakkı vermez. Hak din veya batıl din olsun, mukaddes din veyahut muharref din olsun, bütün dinler insana değer verir ve hoşgörüyü tavsiye eder. Savaşları, kanı ve zulmü hiçbir din tasvip etmez. İnsanın dinlerin arkasına saklanıp yaptığı zulümleri meşrulaştırmaya çalışması sadece acizliktir.

İnsanı insan yapan rengi değil, dili değil, ırkı değil. İnsanı, insan yapan, sadece ve sadece insan olmasıdır. Özündeki insanlığıdır. İçindeki merhameti, şefkati, sevgiyi ve saygıyı kaybetmemesi gerekir. İnsanı insan yapan özündeki bu değerlerdir. İnsanın özünde iyi mi yoksa kötü mü olduğu yıllar boyu tartışıla gelen bir konudur. Ancak ben insanın özünde iyi olduğuna inanan kesimden yanayım. İnsan dünyaya gözlerini açtığı ilk anda yeryüzünü tanımaya çalışan minik bir bebek. O minicik bebeğe nasıl olur da kötü diyebiliriz? O minik insan, büyüyüp de çevresindeki ötekileştirmeyi öğrendiği andan itibaren özündeki iyiyi kaybeder. İşte o zaman insana yaraşır şekilde davranmaz. İnsanlığını kaybedip başka bir mahluk konumuna geçer ve karşısındaki biricik insanın onurunu ayaklarının altında çiğnemekten çekinmez. Oysa hayat, farklılıklarla birlikte, ayrıştırmaya ve ötekileştirilmeye gitmeden o minik insana öğretilse yeryüzünde barış hakim olur ve herkes huzur içinde yaşar. Unutmayalım; insan insanın kurdu değildir. Aksine insan, insanın yurdudur, dostudur.

İNSAN İNSANIN KURDU DEĞİLDİR!

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Edin