SELAHADDİN CANPOLAT

MEDENİYETİN YAPI TAŞI…

“Çok kıymetli takipçilerim, değerli okurlarım, sizlere her hafta olduğu gibi bugün de insanı insanlığı ilgilendiren yeni bir konu ile tekrar buluşmanın mutluluğunu yaşıyorum..

“Sevgili dostlar;

“Dürüstlük, sonradan kazanılan bir özellik değildir. Daha çocukluktan başlayarak benimsenmesi gereken bir davranış biçimidir. Burada da iş aileden başlar, toplumda devam eder. Sözle değil, davranışla küçüklere örnek olmak gerekir. Dürüstlük kişinin bildiğini söylemekle… İşine geleni söylemek, arasında yaptığı seçime dayanan bir ahlak sorunudur. Akıl durumu ise; Allah’ın verdiği aklı elbette ki iyi işlerde kullanmak şarttır. İnsanlar, diğer insanlara da yardımcı olmak, onlarında işlerini kolaylaştırmak, doğayı güzelleştirmek zorundadır. İşte bu aklı gereği gibi kullandığımızda, aklın ne kadar güzel bir nimet olduğu daha iyi anlamış oluruz. Ancak insanın gerçek iç huzuru yakalaması, her zaman ve her şartta dürüst olmasına bağlıdır. Toplumda saygı duyulan, sözüne ve işine güvenilen kimselerin hemen hepsi dürüst insanlardır. Dürüst insanlar toplum içinde her zaman saygı ve itibar görürler. Çünkü dürüstlük, kişiyi erdemli kılan birçok davranışın kaynağıdır. Ahsap süresi bize bu yönde ders niteliğinde telkinde bulunur…“Ey iman edenler, Allah’a karşı gelmekten sakının ve her zaman doğru söz söyleyin ki Allah, amellerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın. Dürüstlüğün ilk göstergesi sözde doğruluktur. Sözde doğruluk, kişinin benliğinin ve davranışlarının düzelmesini sağlar. Bu gerçek Peygamber efendimiz (s.a.v) tarafından da şöyle ifade edilir: Size doğruluğu ve dürüstlüğü tavsiye ederim. Ancak doğruluk, kişiyi erdemli bir hayata taşır. Böyle iyilik ve güzelliklerle dolu bir hayat da insanı cennete kavuşturur. Kişi doğru sözlülükte sebatkâr olursa, Allah katında özünde ve sözünde dosdoğru insan, yani “SIDDÎK ” olur. Yalandan da kaçınalım, fakat yalan kötülüğe, kötülük de cehenneme götürür. Kişi yalan söyledikçe, Allah katında da kul katında da  yalancı olur. “Kişinin kalbi doğru olmadıkça imanı doğru olmaz. Dili doğru olmadıkça da kalbi doğru olmaz.” Buyurarak, insanın özüyle sözüyle dosdoğru olması gerekmektedir. Örnekleriyle yaşamın parçası olgusu gelişir…

“Sevgili dostlar;

“Şaka ile de olsa bile asla yalan söylememek durumundayız. Bazen insanlar kendilerinden beklenmeyen söz ve davranışlarda bulunurlar. Zaman zaman “Söz doğru ama, söyleyen yanlış” dediğimiz anlar olmuştur. Bazı insanlar kendilerini aşan konularda da ahkam kesmeye bayılırlar. Oysa ki her zaman söylediğim gibi, herkes bildiği konuda konuşmalı, bildiği işleri yapmalı ve bilmediği konularda susmalıdır. Ama çevremize bir bakalım herkes her şeyi biliyor. Kimsenin ders almaya, nasihat dinlemeye, bilgi dağarcığını arttırmaya, geliştirmeye ihtiyacı yok. Yalan yanlış herkes konuşuyor. Çıkarları için yalan söyleyenlerin çoğaldığı günümüzde doğruları konuşanı bulmak takdire şayan bir durum oldu. Yalan söylemek, ayıpların en büyüğü, en fenası, insanı üzen, geleceğini, mutluluğunu gölgeleyen, psikolojisini bozan, bütün kötülüklerin başıdır. Hele hele doğruyu eğri gibi göstererek, yalan söylemek gerçekten ahlaksız bir davranıştır. Yalan söylemek, zan altında bırakmak, göz yumulamaz, hoş karşılanamaz. Şurası da bir gerçektir ki, yalan söylemeye alışmış insandan doğruları söylemesini bekleyemezsiziniz. Yanlış anlayan insana da doğruları anlatmak onu ikna etmek çok zordur. Konuşan ne söylerse söylesin, herkes anlamak istediğini anlar.

“Sevgili dostlar;

“Her doğrunun iki yönü vardır. Birini kabullenmeden önce iki taraftan da bakmış olmak her zaman iyidir. Yalancılar toplumun huzurunu kaçırırlar. Toplumda güven duygusunun zedelenmesine neden olurlar. Düşünsenize bir başkası size yalan söylediğinde nasıl sinirlenir kızarsınız ve güveniniz sarsılır. Bildiğiniz gibi yalancılar Başta ALLAH cc olmak üzere  toplum tarafından da sevilmezler. Yalanla kurulan zamanla yıkılır”. Doğru, dürüst insanlar toplum içinde kendilerine en çok güvenilen insanlar olduğundan saygı, sevgi ve itibar görürler. Doğruluk ve dürüstlük her zaman iyiliği, gerçeği yardımseverliği, sevgi, saygı ve güveni doğurur. Oysa ki, “doğruluk yerine yalanı, dürüstlük yerine sahtekarlığı benimseyenler toplum tarafından mutlaka dışlanır. Sürekli yalan söyleyen ve insanları aldatan kişinin toplumda saygın bir yerinin olması düşünülemez. Kişiyle arasında güven duygusunu ortadan kaldıran yalan ve hile; aileleri parçalar, arkadaşlık, dostluk ilişkilerini zedeler. Kendi çıkarları için yalan söyleyen kişiler, karşısındakini aldatsa da içinde gizlediği gerçek sürekli onu rahatsız eder

“Sonuç olarak;

“Keşke kimse kimseyi kandırıp aldatmasa, kimse kendi çıkarları doğrultusunda birilerine haksızlık yapmasa, yaşam daha güzel olsa. Kişinin yücelmesi anlayışa, vicdana ve bilgiye dayanır. Bunda en önemli eylem, kendimize egemen olmak, diğer tanımıyla EGO’ muzu denetim altına almasını bilmektir. İnsan bilinç ve vicdanı ile bilimi birleştirmek durumundadır. Aynı zamanda; gelenekleri, Manevi görüşleri, teknolojinin gelişmeleri ile bağdaştırmak ve böylece yaratıcı düşünceyi madde ile barıştırmak çabasına girmek zorundadır. Hep kargaşalardan, çıkar çatışmalarından yana, ya yok etmek ya da yalnızca kazanmak için koşullandırılmış bir dünya. Çoğu zaman anlayışın, vicdanın, tertemiz duyguların, sezgilerin, sevginin, hoşgörünün bir hayal dünyası olarak benimsendiği bir dünya…İnsanoğlu, vicdanın üstünlüğünü, şefkatin vazgeçilmezliğini, sevginin sonsuz gücünü öğrenmedikçe, dünya hep acılar ve düş kırıklıkları dünyası olarak sürecektir. “Dürüst Yalansız mutlu ve güzel bir yaşam dileğiyle, vesselam….

“Bir diğer hafta başka güzel konularda buluşmak dileklerimle…..

“Kul Selahaddin CANPOLAT”

MEDENİYETİN YAPI TAŞI…

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Edin