SELAHADDİN CANPOLAT

YARDIMLAŞIN, MÜLKÜN SAHİBİ SADECE VE SADECE ALLAH’TIR…

“Çok kıymetli takipçilerim; değerli okurlarım, sizlerle her hafta olduğu gibi bugün de insanı insanlığı ilgilendiren yeni bir konu ile tekrar buluşmanın mutluluğunu yaşıyorum…

“Sevgili dostlar;

“İslam fakirlere ve muhtaç olan insanlara yardım etmeyi amaçlamaktadır. Günümüz dünyasında açlık sınırında olan bir çok yardıma ihtiyacı olan insanlar vardır. Bu nedenle bize büyüklerimizden aktarılan önemli bir husus fakire ve muhtaçlara yardım etmeyi öğütlemektedirler. Bu doğrultuda mallarımızın bir ksımını sürekli olarak yardıma ihtiyaç olan insanlara elimizi uzatmamız gerekmektedir. Unutmayalım ki; verilen bütün malların yerlerini Yüce Allah bize kat kat fazlasını vereceğini unutmamamız gerekmektedir. Öncelikle insanların iyisi, insanlara iyilik eden kimsedir. İyilikten kötülük gelmez.. Ne olursa olsun, iyilik eden, iyilik bulur. İyilik insanlara karşı yapılan olumlu davranışlardır. Bu olumlu davranışlar sadece görünüşteki davranıştan ibaret değil bu davranış ruh ve kalbin sevgiyle yoğrulduğu bir davranıştır. İyiliğin önemini anlamak için yapılan iyiliğin küçüklüğüne büyüklüğüne, değerine bakmamak lazım. Burada önemli olan yapılan iyiliğin iyi bir niyetle harekete dönüşmedir. öyle ki;  elimizden bir şey gelmese bile yaptığımız dua bile bir iyiliktir. Her şey niyette biter. Yapılan iyilikten karşılık beklemek, esasında niyetteki bozukluğun yansımasıdır ki, buna iyilik demek de doğru sayılmaz. Çünkü gerçek iyilik karşılık beklemeden İyi niyetle yapılan iyiliklerdir.

Ne verirsen elinle o gider seninle” bu ifadenin dini ve manevi anlamı şudur; bu dünyada yapılan her iyiliğin her kötülüğün öldükten sonra da bir karşılığı olduğunu ifade etmesidir. İslam dininde cennet cehennem kavramı inancın temelinde vardır. Bu nedenle de  ‘O GİDER SENİNLE’ ifadesi günah ve sevap kavramları ile ilgilidir. Bu güzel sözün anlamı şöyledir. Bir insanın yaptığı tüm iyiliklerin mutlaka bir karşılığı olduğunun bir ifadesidir. Bir insan iyiliği tüm kuralları ile birlikte yaptığı işlerin mutlaka bir gün karşısına yine iyilik olarak çıkacağı atasözünde anlatılmaktadır. İyiliğin karşılıksız kalmadığı gibi kötülüklerinde bir karşılığı olduğu da yine verilen mesaj içerisinde yer almaktadır.

“Sevgili dostlar;

“Öyleyse şu üç günlük dünyamızın son anını, son nefesini yaşarken; infak tan bahsedeyim. İnfak, Allah için malından, parasından, ürününden harcamak demektir. Mübarek Kurban bayramını nı kısa bir süre önce geride bıraktık.  Hem ramazan ayı hemde kurban ayında Allah’ın bize emanet olarak verdiklerinden bizler de ihtiyaç sahiplerine gönül rahatlığı ile vermeliyiz. Biz hiç birşeyin sahibi değiliz, Mal da mülkte Allah’ ındır. O kendi ihsanından bizlere veriyor ve ihtiyaç sahiplerini gözetmemizi istiyor. Allah bizlere Zekat, fitre, kurban ile ihtiyaç sahiplerine ulaşmamızı emrediyor. Dinen bu ibadetleri yapabilecek konumda olan bizler, fakir fukarayı gözetmek durumundayız. Aksi halde günah işlemiş oluruz. Özellikle zekat çok önemlidir, zekat verebilecek durumda olup dinen zengin sayılan biz insanlar, fakirin hakkını Allah’ın rızasını gözeterek vermek zorundayız. Bu yapılanlar dışında bir de insanın gönlünden geçerek, ihtiyaç sahiplerine yardımcı olması durumu vardır ki, o da infaktır. Allah cc buyuruyor: “Allah kendi yolunda infak etmemizi. Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmamamızı Amellerimizin hepsinin en güzeli olmasını emrediyor. Allah iyilik yapanları hayır hasenat, amel’i salih işleyenleri sever.

“Sevgili dostlar;

“Allah için İnfak etmekten, Allah için vermekten uzak durursak kendi ellerimizle kendimizi tehlikeye atarız.  Aldığımız nefes bile bizim değilken biz niye Karun gibi veya onun izinden gidenler gibi.. zengin olma derdine düşüyoruz. Zenginlik ayıp değildir fakat hakkını da vermek gerekir. Hakkını vermek de yoksulu, fukarayı gözetmekle, onların hakkını vermekle olur. İsraf içinde lüks içinde şatafatlı yaşamakla Allah’ın rızasına ulaşamayız. “Hz.Ebubekir de çok zengin biriydi. Varını yoğunu Allah için harcadığını biliriz., Müslüman en güzeline layıktır. ihtiyaç sahiplerine elinden geldikçe ihtiyaçlarını karşılamak bir Müslüman olarak aslı görevimiz olmalı, hayır hasenat sahibi bir insan olarak yaşarsak, Allah’ın bizlere verdiği zenginlik emanetinin hakkını veriyoruz demektir. Böyle zenginlerimize ne mutlu Fakat bu zorunlu  ibadetleri yapmayanlar da hatırı sayılır derecededir. Zaten zekat, fitre ve kurban ibadeti hakkıyla yapılabilse, toplumda ihtiyaç sahibi insan kalmaz. “Namaz, bizi yolun yarısına; oruç, Sadaka (infak) ise, mülkün sahibi Allah huzuruna çıkarır.” Hz Ömer kendisi bu konuda hassas olduğu gibi zenginlerden de bu hassasiyeti isterdi. Onun zamanında insanlar zekat verecek insanları bulmakta zorlandıklarını biliyoruz. Neden derseniz, çünkü herkes üzerine düşeni dürüstçe yapıyordu da ondan.

“Sevgili dostlar;

“Rahat ve huzur infaktadır, Allah için harcamaktadır. Bizim bir verdiğimize Allah en az on veriyor, bundan daha karlı alışveriş olabilir mi?

Allah’ın rızası; fakirin, yetimin öksüzün, masum ve mazlumun yanındadır. Az çok demeden gerekirse, Efendimiz (s.a.v.) in ifade ettiği gibi , yarım hurma ile bile olsa tasadduk etmeliyiz. Bazen verilen bir lira bin liradan bile daha kıymetli olabilir. Biz yine de verirken elimizi korkak alıştırmayalım. Ne verirsek elimizle o da gider bizimle. Kefenin cebi yok, kimse bu dünyadan salih amel ve sadaka’i cariye dışında bir şey götüremiyor. Dünya malı dünyada kalıyor asıl yatırım ahirete yapılandır. “Bir mealden örnek verecek olursak; “Seni fakir bulup zengin etmedi mi? Öyleyse yetimi sakın ezme. El açıp isteyeni de sakın azarlama. Ve Rabbinin nîmetini minnet ve şükranla an.”  Peygamber efendimiz S.A.V döneminde “Bir adam ‘bu gece sadaka vereceğim’ der ve gidip sadakasını bir fahişeye verir. Halk, ‘Bu gece bir fahişeye sadaka verildi’ diye dedikodu ederler.. Sadaka veren adam ise, ‘Allah’ım! Fahişeye verdiğim sadakadan dolayı sana hamd olsun der. Bu gece de bir sadaka vereceğim’ der ve gidip sadakayı bir zengine verir. Bu sefer de, ‘Bir zengine sadaka verildi’ diye dedikodu ederler. Adam, ‘Allah’ım! Zengine verdiğim sadakadan dolayı sana hamd olsun der. Bu gece de sadaka vereceğim’ der ve gidip sadakayı bir hırsıza verir. Yine, ‘Hırsıza sadaka verildi’ diye dedikodu yaparlar. Adam, ‘Allah’ım! Hırsıza verdiğim sadakadan dolayı sana hamd olsun” der.

“Sonuç olarak;

“O, sadakaları veren kişiye şöyle denildi: Verdiğin sadakalar kabul edildi. Ancak, fakat, lakin, belki de  verdiğin sadakalar sayesinde o fahişe fuhuştan vazgeçecek, belki o zengin senden ibret alacak ve Allah’ın kendisine verdiği maldan infak edecek, belki de o hırsız hırsızlıktan vazgeçecek. Vah vahhh ne kadar hamd etsek azdır… “O, nedenlededir ki; Mülk Allah’ındır, biz insanlar ise sadece mülkün bekçileriyiz. Yâni mülk üzerinde tasarrufta bulunma yetkisine sahibiyiz. Mülkün sahibi sadece ve sadece Allah’tır. Tasarrufta bulunana kula tasarrufu altındaki malda fakirlerin de haklarının bulunduğunu bizlere bildirmiştir. Gerçekçi, iyi bir insan, elinden geldiği, gücünün yettiği kadar da iyilik etmesini bilmeli ve bunu yapmalıdır. Bundan ötürü; İyi bir adam olmak için, kimseye kötülük etmemek yetmez, iyilik yapmasını da bilmelidir. Bunu yapabilen kimse tam anlamı ile iyi bir insandır. vesselam…..

“Bir diğer hafta başka güzel konularda buluşmak dileklerimle…

“Kul Selahaddin CANPOLAT”

YARDIMLAŞIN, MÜLKÜN SAHİBİ SADECE VE SADECE ALLAH’TIR…

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Edin