BEŞİR İSLAMOĞLU

RESULULLAH’IN MİSYONU

“Ey Nebi! Biz seni hakikatin bir şahidi, insanlar için bir müjdeci ve uyarıcı, Allah’a çağıran bir davetçi ve insanlık için ışık saçan bir kandil olarak gönderdik.” 33/45,46

Muhammed (as)’ın Resul ve Nebi olarak gönderiliş amacı (misyonu), insanlara Allah’ı gereği gibi tanıtmak, Allah’a nasıl kulluk edileceğini ve insanların birbirleriyle münasebetlerinin nasıl olması gerektiğini öğretmektir. Bu amacı gerçekleştirirken uyduğu kitap, sadece Kur’an’dı. “Ben, sadece bana bildirilen vahye uyarım.” (Enam 50)

Daha açık bir ifadeyle onun görevi, Allah’tan aldığı vahyi tebliğ etmek, vahiyden oluşan dinin esaslarını insanlara öğretmek, ayetleri pratiğe dönüştürerek yaşanır hale getirmek, insanları Allah’ın dinine davet etmek ve insanları kötülüklerden tezkiye edip (arındırıp) iyi ahlak sahibi yapmaya çalışmaktır.

Resulullah’ın görevi, fizik, astronomi, zooloji, biyoloji, tıp ilmi gibi alanlarda bilgi vermek değil, insanların hidayet ve mutluluğu ile ilgili esasları ve prensipleri bildirtmektir.

Onun ilgi alanı, ceninin anne rahminde kaç günde teşekkül ettiğini, embriyo safhalarının nelerden ibaret olduğunu bildirmek değil, insanlara, Allah’ın kudret ve azametini anlatmaktır.

Onun misyonu, kadının nasıl yaratıldığını keşfetmek değil (eğe kemiği rivayeti hatırlansın), kadınlara nasıl muamele etmemiz gerektiğini öğretmektir.

Onun misyonu, bedenleri tedavi etmek değil, katılaşmış kalpleri tedavi etmektir. Dolayısıyla o, sineğin kanadında mikrobun olup olmadığını tespit etmekle uğraşmadı (onu uzmanına bıraktı); o kızgın çölün bereketsiz toprağında yaşayan toplumu her türlü manevi mikroptan tezkiye etmekle uğraştı.

Evet, onun görevi avce hurmasının hangi hastalıklara şifa olduğunu tespit etmek değil, onun görevi, hastalıklı kalpleri tedavi etmektir.

Onun görevi, mezarda bedenlerin çürüyüp çürümediğini ortaya çıkarmak değil, onun görevi, manen çürümüş, süfli bir hayata düşmüş bir toplumu ulvi bir hayatta yükseltmektir.

Onun görevi, Burak ile yedi kat semaya çıkmak değil; onun görevi, esfele-i safiline (aşağıların aşağısına) yuvarlanmış insanlığı yüksek değerlere kavuşturmaktır.

Onun görevi, gelecekten haber vermek değil, insanlığı geleceğe (ahirete) hazırlamaktır.

“De ki: “Ben, Allah’ın dilediğinden başka kendime herhangi bir fayda veya zarar verecek güce sahip değilim. Eğer ben gaybı bilseydim, elbette daha çok hayır yapmak isterdim ve bana hiçbir fenalık dokunmazdı. Ben sadece inanan bir kavim için, uyarıcı ve müjdeleyiciyim.” (7/188)

Bilindiği gibi, Resulullah (as)’ın misyonu ile ilgili tarih boyunca çok büyük tartışmalar olmuş, halen olmaya devam etmektedir. Din ile ilgili kavgaların merkezine her zaman Rasulullah yerleştirilmiştir. Bütün anlaşmazlıklar ve ayrışmalar hep onun üzerinden sürdürülmüştür.

Kimileri onu sadece bir “postacı” olarak görürken, kimileri de onu Allah’ın ortağı yaptılar. Maalesef insanlar onu, kendi düşünce ve ideolojileri çerçevesinde görmeye çalıştılar. Bir türlü “orta yolu” yani Kur’an’ın tanıttığı şekilde bir elçi olarak görmeyi başaramadılar.

Unutulmamalıdır ki Rasulullah’ın doğru anlaşılması, Kur’an’ın doğru anlaşılmasına bağlıdır. Dolayısıyla Kur’an doğru anlaşılırsa, Rasulullah da İslam da doğru anlaşılacaktır.

NOT: Bu yazım, 2021’de yayımlanan “Vahiy-akıl Dengesinde Resulullah’ın Misyonu” adlı kitabımın ön sözünden alıntıdır.

Selam ve sağlık dileklerimle…

RESULULLAH’IN MİSYONU

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Edin