HABİB KARAÇORLU

SÖZÜN BİTTİĞİ YERDEYİZ

7 Ekim Cumartesi günü HAMAS’ın Gazze şeridinden işgalci Siyonistlere karşı başlattığı Aksa Tufanı hareketi, onlara bir asırdan beri tatmadıkları bir yenilgiyi tattırdı elhamdulillah. Bu yenilginin intikam ateşiyle günlerden beri Gazze şeridindeki şehirleri, köyleri ve mülteci kamplarını aralıksız ve şiddetli bir şekilde bombardıman altında tutan aşağılık mahlûklar, katlettikleri binlerce çocuk, kadın ve masum insanın kanlarına doymadılar ve doymayacak gibi gözüküyorlar. Şehit sayısının her geçen dakika yükseldiği, binlerce yaralının hastaneleri dolup taşırdığı bu feci günlerde, kudurmuş katilleri durduracak bir güç de ortada gözükmüyor maalesef. Bütün dünyanın gözleri önünde işlenen soy kırıma ABD ve AB doğrudan destek verirken, Müslüman ülkelerin yönetimleri de sessiz kalarak pasif destek veriyorlar.

Filistin halkı yüz yıldan beri kendi topraklarında esir muamelesi görüyor, öldürülüyor, sürgün ediliyor, toprakları, evleri ellerinden alınıyor, hapse atılıyor ve her türlü zulme uğruyorlar.  1948 Arap-İsrail savaşından sonra on binlerce Filistinli yaşadığı yeri terk etti ve 75 yıldan beri mülteci olarak başka ülkelerde yaşamaya devam ediyor.1967 savaşından sonra Siyonist işgalciler Doğu Kudüs,  Batı Şeria ve Sina’yı da işgal edince Filistinliler için artık üzerinde özgürce yaşayacakları hiçbir toprak parçası kalmadı. Filistinli mazlumların yıllarca devam eden özgürlük mücadelesini yürüten Filistin Kurtuluş Örgütü iki kutuplu dünyanın var olduğu 1948-1991 yıllarında genelde sol ideolojileri benimseyerek S.S.C.B.’nin desteğini almaya çalıştı, ancak fazla bir yol alamadı.  1980’li yıllarda Gazze şeridinde Şeyh Ahmet Yasin ve diğer mücahid liderlerin önderliğinde kurulan HAMAS intifadayı başlatarak direnişi farklı bir şekilde sürdürmeye başladı. İsrail’in kontrol altında tutamadığı tek Filistin toprağı olan Gazze  şeridindeki özgürlük savaşçısı mücahitler bugün destansı bir savaş vererek tüm yokluklar içerisinde düşmanlarını çılgına çeviren hamleler yapıyorlar. HAMAS’ın El-Kassam tugaylarıyla savaşamayıp rezil olan işgalci katiller, hava saldırılarıyla evleri, okulları ve hastaneleri vurarak intikam almaya çalışıyorlar. Gazze şehri ve bölgedeki diğer şehirlerde binlerce bina atılan bombalar yerle bir olurken halen enkaz altından çıkarılmayan çocuklar ve mazlumlar var.

Bütün dünyada vicdan sahibi insanlar Gazze’deki Siyonist zulmünü protesto için yüzlerce toplantı ve yürüyüş düzenlediler. Gazze’deki soykırım Avrupa, Amerika, Asya ve Afrika kıtalarındaki tüm ülkelerde milyonlarca insanın katıldığı toplantılarda tel’in edildi. İstanbul’da da Sayın Cumhurbaşkanımızın da katıldığı milyonluk miting düzenlendi, söylenecek her şey söylenildi, öfkeler dile getirildi, İsrail’e ve yandaşlarına zulümleri haykırıldı. Bu mitingin ardından Siyonist saldırganlar Gazze’deki Türk-Filistin Dostluk hastanesini ve Kızılay deposunu vurdular. Yapılan miting ve gösteriler işgalci katilleri durdurmak bir yana daha da azdırdı. Bundan sonra geçmişten ders çıkararak yapılacaklar var. Yüce Kitabımızda altı yüz civarında ayette Beni İsrail’den söz ediliyor. Başka kavimlerin de yer aldığı Kur’an-ı Kerim’de İsrail oğullarından bu kadar çok bahsedilmesi,  bu kavmin hem tarihi süreçte ve hem de bugün yeryüzünde oynadığı role işaret etmektedir. İslam tarihi açısından meseleye baktığımızda, Hazreti Peygamber (S.A.V. )’in Medine’ye hicretinden sonra burada bulunan Yahudi kabileleri ile olan münasebetleri her açıdan bizim için örnek alınacak sonuçları içermektedir.

Hazreti Peygamber(S.A.V.)  Medine’de Müslümanlar arasında birlik beraberliği sağlamak için savaş halinde bulunan Evs ve Hazrec kabilelerini barıştırmış ve ayrıca Ensar ve Muhacir’i birbiriyle kardeş yaparak müthiş bir dayanışma sağlamıştı. Bunun ardından ilk yaptığı ilk işlerden biri Medine çarşısını elinde bulunduran Yahudilere karşı Müslümanların pazar ve çarşısını kurmak oldu. Böylece onların Müslümanları sömürmelerine ve ekonomik üstünlüğüne son verilmiş olunuyordu. Diğer bir sömürü de bir Yahudi’nin elinde bulunan parasıyla suyunu sattığı Rume kuyusunun Hazreti Osman(R.A.) tarafından satın alınıp vakıf yapılmasıyla önlenmişti. Böylece ekonomik alanda tedbirler alan Hazreti Peygamber (S.A.V.) siyasi alanda da gereğini yaptı ve Medine’de yaşayanlarla bir vatandaşlık sözleşmesi yaptı. Medine’de yaşayan üç Yahudi kabilesiyle de vatandaşlık anlaşması imzalayan Allah Resulu (S.A.V.), bu anlaşmanın şartlarına uymayan Beni Kaynuka kabilesine savaş ilan ederek Medine’den çıkarttı. Ardından yine anlaşma şartlarına uymayıp Mekkeli müşriklerle işbirliğine giren Beni Nadir Yahudilerini de Medine’den sürgün etti. Daha sonra Medine’de kalan Beni Kureyza kabilesi de Hendek gazası sırasında müşriklerle işbirliğine girip ihanet edince onlara da diğerleri gibi savaş ilan edilip cezaları verildi.  Son olarak Medine’nin 150 Km. kuzeyindeki Yahudilerin önemli merkezi Hayber kalesi de fethedilerek Yahudi fitnesi tamamen İslam topraklarından temizlenmişti.

Hazreti Peygamber (S.A.V.) bizim için her konuda ölçüdür. Müslümanlar ekonomik ve siyasi yönden özgürleşmedikçe gerçek bağımsızlığa kavuşamazlar. Selahattin Eyyubi de Haçlıların işgali altında 88 yıl boyunca esir olan Kudüs’ü kurtarmak için önce İslam birliğini sağlamıştı. Bugün ellerinde çok zengin enerji kaynakları bulunan ve toplam nüfusu iki milyara yaklaşan İslam ülkeleri ekonomik, siyasi ve askeri alanda ortak teşkilatlarını kurmak zorundadırlar. Her biri tek başına ABD ve diğer süper güçlerle mücadele edemez ama bir araya gelindiğinde de karşılarında hiçbir güç duramaz. 1973 Arap-İsrail savaşı sonrasında Batının İsrail’e verdiği desteği protesto için başta Suudi Arabistan olmak üzere bazı Arap ülkeleri ABD ve Avrupa ülkelerine petrol ambargosu uyguladılar. O dönemde Suudi Arabistan Kralı olan merhum Faysal bin Abdülaziz’le görüşmeye gelen ABD’nin Yahudi dış işleri bakanı Henry Kİssenger eli boş dönünce, ABD petrol kuyularını bombalamayla tehdit ettiğinde, Kral Faysal’ın cevabı çok net olmuştu: “Tabii ki petrol kuyularımızı bombalayabilirsiniz. Fakat unutmayınız ki biz ve atalarımız hurma ve deve sütüyle yaşıyorduk yine öyle yaşayabiliriz; ancak artık siz petrolsüz yaşayamazsınız. “ İşte bütün mesele burada; Yahudi ve Hıristiyanlar parasız, enerjisiz ve konforsuz yaşayamazlar. Bugün Müslümanlar İsrail zulmü karşısında yapacakları en basit bir eylemi bile yapmaya yanaşmıyorlar;  bebek katili İsrail ve suç ortakları ABD ve AB ile ticari ilişkilere son vermek onları barışa zorlayacak önemli bir adımdır. Ne yazık ki medyada yer alan, Türkiye’den İsrail’e sebze ve meyve gönderildiği, Manavgat’ın suyunun da halen İsrail’e akmaya devam ettiği gibi konular bu acılı günlerde milletimizi derinden yaralamaktadır. Türkiye İslam âlemine önderlik yaparak derhal devlet olamayan bu katil örgütle ilişkilerini kesmelidir. Türkiye bunu yaparsa diğer İslam ülkeleri de cesaret alarak ardından geleceklerdir. 1974 Kıbrıs Barış hareketini örnek alalım, cesur olalım, Allah inananların yardımcısıdır, inanalım, Kral Faysal gibi şehitliği göze alalım. Rabbim bize bu şuuru nasip edip, bizleri cihat yolunda musahhar eylesin. Âmin.

SÖZÜN BİTTİĞİ YERDEYİZ

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Edin