Şöyle bir düşünelim, dün gördüğümüz arkadaş ile bir araya gelir muhabbet ederiz ve güler eğleniriz, Musmutlu bir günü bitirir ve ayrılırız.
Ertesi gün birde duyarız o muhabbet ettiğimiz can arkadaşımız vefat etmiş!
Üzülmemek elde değil ama hayat böyle işte, bir varmış bir yokmuşsun misali değerli okurlarımız.
Tutunacak tek yer, sığınacak tek şey Rabbim var diyorum kendi kendime.
Zira bir varız, bir yokuz bu dünyada. O sebeple biz kalplerde var olmaya çabalayalım; varsın herkes ve her şey aldattığını, kandırdığını sansın bizi.
“Bir varmış, bir yokmuş” der geçeriz her şeye, ölüm anına kadar hep var olacağımız o güne kadar.
Şimdi, yine bir varmış, bir yokmuş ile ilgili hikayeyi yazarak yazımı sonlandıracağım…
Bir varmış, bir yokmuş,
Evvel zaman içinde kalbur saman içinde kendi halinde bir çoban her gün sürüsünü otlatıp kavalını çalarmış. Öyle içten kaval çalarmış ki dağlar, taşlar, kuşlar kısacası doğadaki tüm varlıklar dile gelirmiş. Çoban tek başına küçük bir kulübede otururmuş. Söz temsili tencerede pişirip kapağında yermiş. Herkesin bir hayali olduğu gibi çobanın da kendince bir hayali varmış. Gönlünü ısıtacak tatlı bir kız düşlüyormuş. Çoban bu hayaliyle uzaklara dalar bir gün gerçek olur umuduyla aşkını beklermiş.
Günlerden bir gün çoban yine sürüsüyle birlikte yollara düşmüş. Sürüsünü kenarda otlatırken tatlı ve sıcacık bir ses işitmiş. Çoban adeta büyülenmiş. Bu ses o kadar güzelmiş ki kadife kadar yumuşak ve bir bülbül kadar neşeliymiş. Upuzun örgülü sarı saçlı bir kız o güzel sesiyle şarkı söylüyormuş. Çoban sesin sahibini çok merak etmiş. Sesin geldiği yöne doğru yürümüş ve altın örgülü saçlı kızı görmüş. Kızı görür görmez kalbi bir kuş misali hızlıca çarpıvermiş. Çoban kıza aşık olmuş. Resmen büyülenmiş. Kızı saatlerce izlemiş. Sesini hiç bıkmadan dinlemiş. Kız birdenbire susunca çoban kıza bakmış ve hareketlerinden gözlerinin görmediğini anlamış.
Çoban uzun bir süre kızı görmemiş. Fakat aklından da bir türlü çıkaramıyormuş. Ne zaman kavalını eline alsa kızın sesi, yüzü, gözleri aklına geliyormuş. Tekrar görebilmek hayalini kurmaya başlamış. Günler, haftalar, aylar böyle geçerken bir gün çoban ansızın kızı görüvermiş. Kızı görünce birden heyecanlanmış ama cesaretini toplayıp konuşmaya karar vermiş. Kızın yanına usulca gelmiş ve şöyle demiş:
“Merhaba ben bu köyün çobanıyım. Koyunlarım, ineklerim, kazlarım var. Acaba adınızı söyler misiniz?
“Kusura bakmayın yabancılarla konuşmuyorum” diyerek koşarak gitmiş.
Çoban çok üzülmüş. Kızla konuşacağını düşünmüş ama işler istediği gibi olmamış. Çoban talihsizliğine üzülüp kavalını eline almış ve çalmaya başlamış. Kavalın sesi çok uzaklara gitmiş. Çobanın sevdiği kız bile kavalın sesini duymuş. Çobanın çaldığını anlamış ve çok beğenmiş. Kız bu sefer çobanla karşılaştığı yere tekrar gitmiş. Çoban kızı yeniden aynı yerde görünce yanına giderek:
“Sizi korkutmak istememiştim. Sizinle sadece konuşmak istedim demiş”
Kız çobanın bu samimi sözlerine karşılık vermiş ve şöyle demiş:
“Adım Fatma. Şu tepenin karşısında oturuyorum”.
Sonrasında çobanla kız hep aynı yerde buluşup konuşmuşlar. Birbirlerini çok sevip aşık olmuşlar. Çoban Fatma’yı çok seviyormuş ve onunla mutlu bir yuva kurmak istiyormuş. Fatma annesi ile birlikte yaşıyormuş. Fatma annesine bir çobanı sevdiğini ve evlenmek istediğini söylemiş. Annesi de hemen karşı çıkmış. Kızmış ve bir daha dışarı çıkmasına izin vermemiş. Fatma ertesi gün buluşmaya gelmemiş. Bir sonraki gün ve diğer günlerde hiç gelememiş. Kör kız ve annesi köyden taşınıp başka yere gitmişler. Çoban da bir daha Fatma’yı hiç görememiş. Ne zaman kaval çalsa hep o aklına gelirmiş…
Sözün özü; “Hikayede olduğu gibi çoban ve Fatma kısa sürede olsa konuşmuş ve birbirlerine aşık olmuşlar. Ama kader denen yargıya da inanamamak gerekir değerli okurlarımız.
Hayat bir varmış, bir yokmuş masalı ile başlar, bugün varmış, yarın yokmuş misali ile bitermiş hayat. Onun için yarına güzel umutlarla uyanıp yaşamak için, yaşamımızın ne getireceğini düşünüp güzel şeyleri beklemek gerekir.
Zira hayat devam ediyor ve bazı olumsuzluklar olsa da güzel şeyler düşünerek kimsenin kalbini kırmayalım ve yaşadığımız her gün için şükür edelim.
Saygılarımla…