Mucize ile ilgili 1. yazımızda, “Allah dışında kainatta var olan bütün varlıkların, olguların ve olayların birer ayet/mucize olduğu”, 2.yazımızda da “mucizelerin ilahi/tabiat kanunlarına aykırı olmadığı”, 3.yazımızda İbrahim, 4.yazımızda Musa, 5. Yazımızda Yunus, 6.yazımızda Süleyman, 7 ve 8.yazıda İsa ile ilgili mucizeleri, 9 ve 10. Yazımızda da İsa nebinin akıbetini ele almıştık.
Şimdi de Muhammed as ile ilgili mucizeler üzerinde duralım.
Daha önce belirttiğimiz gibi, geçmiş nebilere verildiği kabul edilen mucizeler, bütünüyle sünnetullaha (kainata yerleştirilen yasalara) uygun gerçekleşmiştir. Yasadışı bir durum söz konusu değildir. Yasa dışı olduğunu savunanlar, o toplumların din dilini ve yaşam biçimini dikkate almadıkları için yanılmaktadırlar.
Geleneksel anlayışa göre mucize gösteren nebiler, “insanüstü” varlık olmayı çoktan hak etmektedirler. Doğal olarak her bir inanç grubu, kendi nebisini yüceltecektir. Mesela Hristiyanlar, İsa Nebi’nin, öldürüldükten üç gün sonra dirildiğini, büyük bir mucize göstererek göklere (Tanrının yanına) çıktığını ve günün birinde tekrar dünyaya gelip adaleti sağlayacağını ilan ettiler.
Bizimkilerin (!) bir kısmı da Hristiyanlardan geri kalmadılar. Muhammed Nebi’yi ölümsüzleştirerek kıyamete kadar aramızda dolaşmakta olduğunu dile getirdiler.
Geleneksel efsanevi paradigmaya göre Muhammed nebi, doğumundan ölümüne kadar –her mitolojik kahraman gibi- olağanüstü mucizelerle donatılmıştır. Onlar, Muhammed Nebi’nin, gaybdan haber verdiğini ve mucizelerinin, doğmadan önce, kendi zamanında ve kendisinden sonra kıyamete kadar dünyada ve ahirette olacak şeyleri bildirmesi şeklinde olduğunu iddia etmişlerdir.
Evet, geleneksel efsanevi paradigmaya göre, Muhammed Nebi doğduğunda, Kisra’nın sarayının on dört sütunu yıkılmış, Mecusilerin ateşleri sönmüş, Busra’yı aydınlatan bir nur çıkmış, Mekke’de yıldızlar sarkmış, Sava gölü kurumuştur.
Muhammed, nebilik makamına getirildikten sonra da birçok mucize gösterdiği siret, hadis ve tefsir kaynaklarında nakledilmektedir. Ölüleri diriltmesi (bir kız çocuğunu dirilttiği iddia edilmektedir), körleri görür hale getirmesi, geleceği bilerek fitneleri önceden haber vermesi, miraca/gökyüzüne çıkması, gökyüzündeki ayı ikiye bölmesi, parmakları arasında sular akıtması, üzerinde konuştuğu hurma kütüğünün terk edilmesiyle ağlaması, önünü gördüğü gibi, aynı anda arkasını da görmesi, güneşte yürürken gölgesinin görünmemesi gibi pek çok mucize isnat edilmektedir.
İlk kaynaklarda Muhammed Nebi’ye çok az sayıda mucize atfedilirken, son kaynaklarda mucizelerin sayısı artırılmıştır. Sadece Mucizeler değil, maalesef ona isnat edilen hadis rivayetleri de günbegün artmaktadır. Pek çok dindar (!), kendi fikirlerini desteklemek için Muhammed Nebi’den rahatlıkla kayıt dışı rivayette bulunabilmektedir.
Kaynaklardaki rivayetlerin ekseriyeti “sorun” olarak dururken, bir de yeni hadis rivayetinde bulunmak, mevcut sorunu daha da güçleştirmektedir. Muhammed as, kendi sağlığında, din öğrenme hususunda Kur’an dışı söylemlere (kendi şahsi sözleri dahil) pek izin vermezken, kendisinden yüz yıllar sonra, yüzbinlerce “hadis” adı altında rivayetin ortaya çıkması, işin vehametini açıkça göstermektedir.
Maalesef, bir kısım insanlar abartılı ve olağanüstü anlatımlara çok heveslidir. Bilim-kurgu türü anlatımlara çok düşkünler. Normal bir hadiseyi süsleyerek ve abartarak anlatmayı çok severler. Mesela, Kur’an’da Muhammed Nebi’nin “isra” (gece yürüyüşünden) söz edilirken, onun hakkında neler uydurdular neler! Kimileri onu gökyüzüne çıkartırken, kimileri daha ileri giderek onu fiilen Allah ile görüştürdü. Yine kimileri onu Mekke’deki uzak bir mescide gönderirken, kimileri de onu Kudüs’teki Süleyman mabedine göndermiştir.
Evet, abartılı ve yalan-yanlış rivayetler maalesef pek çok ayetin doğru anlaşılmasını engellediği gibi, İsra ayetinin de doğru anlaşılmasını engellemiş, sade ve anlaşılabilir bir yolculuğu efsaneleştirerek mitoloji haline getirmiştir. Oysa İsra ayeti, Muhammed Nebi’nin hicretini işret etmektedir.
Denilmektedir ki “(Muhammed) kulunu -bir kısım ayetleri kendisine yaşatmak üzere- Mescidu’l-Haram ‘dan, Mescidu’lAksa’ya (Medine’deki Mescide) geceleyin yolculuk (hicret) ettiren Allah, çok yücedir, her şeyi işitendir, görendir.” (17/1)
Demek ki rivayetler çoğu zaman ayetlerin doğru anlaşılmasını gölgelemekte ve sonuçta büyük kaymalara ve tahrifata neden olmaktadır.
Devam edeceğiz inşallah…
Selam ve sağlık dileklerimle…