HABİB KARAÇORLU

FASİT DAİREDE SAVRULMALAR

Ülkemizin bir numaralı gündemi haline gelen ekonomik sorunlar artık her geçen gün artarak büyümeye devam ediyor. Astronomik şekilde artan emlak fiyatları ve kiralarla birlikte hızına bir türlü yetişilemeyen otomobil fiyatlarına şimdi de gıda fiyatlarındaki ani sıçramalar eklendi. Geçen haftaki yazıda ifade ettiğimiz gibi gıda fiyatlarında başta ekmek olmak üzere bir anda yüzde ellileri bulan oranda artışlar görülmeye başlandı. Faiz ve dövizdeki artışların tetiklediği emtia fiyatlarındaki artışın nerede duracağı da tahmin edilemiyor. Kamu alacaklarına yapılan yüzde ellilik zammın ve birçok kaleme konulan ek vergilerin ve artışların piyasalara olumsuz etkilerinin bu aydan itibaren görüleceği muhakkak olsa da aslında ekonominin yeni göreve gelen şahin patronlarının bunları yeterli görmediği, ancak önümüzdeki yerel seçimlerin hatırına zamların önemli bir kısmının ertelediğinden bahsediliyor.

Vergi ve zamların yağmur gibi yağdığı, enflasyonun yeniden tırmanışa geçtiği bu günlerde, ülkemizin EYT düzenlemeleriyle de artık önemli bir kesimini oluşturan emeklilerin, maaşlarına yapılacak zamlarla ilgili beklentilerine önceki gün mecliste alınan kararla son nokta konulmuş oldu. Sayıları şu anda 16 milyona yaklaşan emeklilerin maşlarına yüzde yirmi beş zam yapıldı. Böylece yarıdan fazlası 7 bin 500 lira maaş alan emekliler bir kez daha hayal kırıklığı yaşamış oldular. En azından asgari ücret düzeyinde bir maaş talebi olan özellikle SSK ve Bağ-Kur emeklilerinin önümüzdeki süreçte hızla artacak enflasyon karşısında zor günler yaşayacakları gözüküyor. Dünya standartlarına göre,  bir ülkede sigorta sisteminin yürüyebilmesi için her dört çalışana bir emeklinin düşmesi kuralı artık ülkemizde çoktan tepe taklak olmuş durumda ve şu anda ülkemizde iki çalışana bir emekli düşüyor. Emeklilikte yaşa takılanların ısrarlı taleplerine seçim hatırına boyun eğen iktidarın erkelerde 60, kadınlarda ise 58 olan emeklilik yaşını kırklı yaşlara kadar indirmesiyle Türkiye neredeyse “emekliler ülkesi” haline gelmiş oldu. EYT düzenlemesiyle sırtına büyük bir kambur eklenmiş olan SGK, artık daha çok borçlanarak ve hazineden alabileceği yardımlarla emekli maaşlarını ödemeye çalışacak.

Merkezi yönetim bütçesinin 6 Şubat depremleri ve seçim dönemi harcamaları nedeniyle büyük bir açık vermesinin ardından 2023 yılında merkezi yönetim bütçe giderleri için öngörülen 4 trilyon 469 milyar 570 milyon TL bütçeye ilaveten 1 trilyon 119 milyar 514 milyon 513 bin TL tutarındaki ek bütçe TBMM’de kabul edilerek yasalaşmıştı. Bu miktar yeni vergiler ve zamlarla halktan toplanarak gerekli yerlere harcanacak. Cumhuriyet tarihinin 1997 yılında tek denk bütçesini yapan ve gerçekleştiren Refah-Yol hükümetinin efsanevi başbakanı Prof.Dr.Necmettin Erbakan’ın o dönemdeki ekonomik danışmanı Prof.Dr.Osman Altuğ iki gün önce bir TV kanalında o günleri şöyle anlatıyor: “Kamu iktisadi teşebbüsleri o günlerde ellerindeki parayı yüzde on faizle bankalara yatırır, ancak % 130’la da borçlanırlardı.Bu düzeni bozmak için Kamu-Tek hesabına geçtik ve Erbakan Hoca buna “Havuz sistemi” adını verdi. Böylece kamunun parası bir hesapta toplanarak faizci rantiyenin hortumu kesilmiş oldu. Döviz sorununu çözmek için yurt dışındaki vatandaşlarımıza 25 bin Mark civarında bir parayı Türkiye’deki bankalara yatırmaları karşılığında gümrüksüz otomobil ve diğer araçları getirme hakkını tanıdık, bu da hemen tuttu, böylece döviz açığı kapatıldı. Kamu ihalelerinde büyük oranda oyunların döndüğünü biliyorduk, savunma sanayi başta olmak üzere birçok ihaleyi iptal ederek devleti önemli zararlardan kurtarıp kara geçirmiş olduk.” Osman Altuğ,  Erbakan Hoca ve arkadaşlarına duyduğu hayranlığı bir kez daha ifade ederek konuşmasına devam etmek istiyor, ancak süre yetmediğinden program bitiyor. O dönemin bürokrasisinde bir teşehhüd miktarı görev alan bendeniz, bir kurumda il müdürü olarak görev yaparken başbakanlıktan gönderilen tasarruf genelgelerini hatırlıyorum. Kısa zamanda bütün israfın ve gereksiz harcamaların önü tamamen kapatılmıştı. Göreve başladığımda makam odamdaki koltuk arızalıydı ve yenisini alalım teklifine itiraz ederek, tamir ettirip kullanmaya devam ettim. Biz, Başbakanımız Erbakan Hocayı örnek almıştık, çünkü o, başbakanlık konutunun her başbakan değiştiğinde adet olduğu üzere eşyalarının değiştirilmesi teklifine karşı çıkmış, beş kuruşluk bir harcama bile yaptırmamıştı. Öğlen yemeklerini kendi parasıyla çarşıdan aldırdığı ekmek, peynir ve domatesle geçiştirdiğini işitiyorduk. Refah-Yol hükümetinin başarısındaki en büyük pay belki de israfı önlemesi olmuştu. Hiçbir vergi koymadan, para basmadan, zam yapmadan ve borçlanmadan denk bütçe yapmış ve işçiye, memura, emekliye ve çiftçiye hayal bile edemediği zamları vermişti. Esnaf mal talebine yetişemiyor, ha bire yeni siparişler veriyordu. Tabi ki, Osman Hoca’nın ifadesiyle böylece birilerinin ayağına basılmış oluyordu. Çeşitli bahanelerle alaşağı edilen hükümetin ardından gelen Mesut Yılmaz hükümeti döneminde Türk Ticaret Bankası yolsuzluğu patlak veriyor, onun ardından gelen Ecevit hükümeti döneminde de yirmi beş bankanın içi boşaltılarak 2001 krizi yaşanıyordu.

2002 yılından beri iktidarda olan AK Parti hükümetlerinin izlediği ekonomik politikalar ilk dönemlerde başarılı olsa da, 2018 yılında geçilen Cumhurbaşkanlığı yönetim sistemiyle birlikte özeklikle döviz kurlarındaki aşırı artışlarla tüm dengeler bozulmuş durumda. 100 milyar doları bulan dış ticaret açığı ve vadesi yaklaşan dış borçlar bu aylarda ekonominin üzerine bir kâbus gibi çökmüş durumda. Faiz, döviz ve vergi kıskacındaki ülkemiz iş dünyası bu durumu en az hasarla atlatmaya çalışırken, ücretli ve dar gelirli kesim de günü kurtarabilmenin hesaplarını yapmaya başladı. Devletin daha doğrusu milletin sırtında kambur üstüne kambur olan faiz ödemeleri ki,  2023 yılı bütçesinde 519 milyar TL olarak belirlendi. Bunun yanında, yol, köprü, hava alanı ve şehir hastanesi gibi Yap-İşlet-Devret projelerine verilen işletme garantisinden dolayı fark ödemeleri de hatırı sayılı miktarlarda. Son olarak döviz kurlarını tutmak için uygulanan KKM’ye ödenen faiz ve döviz farkları da büyüyen bir kambur olarak her geçen gün devletin ve milletin yükünü ağırlaştırıyor.

Türkiye ekonomisinin şu anda uygulanan yöntemlerle düze çıkamayacağı her kesin malumu. Faizle, borçla, zamla, vergiyle ve para basmakla hiçbir ülke şu ana kadar kalkınamamış, toparlanamamıştır. Çözüm, üretimi artırmaktan, tüketimi kısıp israfa son vermekten geçtiği gibi, aynı zamanda faiz mikrobundan bir an evvel kurtulmaktan geçmektedir. Devlet ve millet ayağını yorganına göre uzatmalı, israf yerine tasarrufu, faiz alıp, verme yerine yardımlaşma ve dayanışmayı tercih etmelidir. Yoksa bu fasit daireden çıkış mümkün değildir. Rabbim faize bulaşmaktan, israfa düşmekten, tembellik ve acizlikten bizleri muhafaza buyursun. Rızasına uygun şekilde helalinden kazanmayı ve helal yerlere harcamayı nasip eylesin. Âmin.

FASİT DAİREDE SAVRULMALAR

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Edin