YAŞAR KURŞUN

HAYAT KISA, MUTLU OLMAK LAZIM

Öncelikle her yaşadığımız sağlıklı günümüze şükür etmeliyiz değerli okurlarımız.

Bence sağlık gibisi yoktur.

Sağlık varsa, hayat daha güzel ve zaman hızlı geçer dediğinizi duyar gibiyim değerli okurlarımız.

Hayatın çok kısa olduğunu hep söyleriz!

Bu kısa hayatımızda mutlu olmak için, her yaptığımız işten mutlu olmalıyız.

Kimi memur, kimi işçi, kimide zor şartlar altında çalışır.

Örneğin, yer altında kömür işçilerinin ne zorlukla yaşadığını düşünün! Gökyüzünü görmeden ve hep riskli bir ortamda hayat mücadelesi verdiklerini ama yemek için bir araya geldiklerinde hep gülen mutlu yüzleri unutmak mümkünmü…

Bazen yaşadığımız birgün ters giden bir işimiz olsa, hemen isyan eder ve nedir bu benim kaderim deriz.

Ama yarın yaşadığın güzellikleri düşün veya daha önce yaşadığın güzellikleri düşün ve mutlu olmaya çalışın arkadaşlar.

Zaten hergün mutlu olsan, elini soğuk ve sıcağa vurmadan yaşamak inanın hayattan bir zevk almadığınızı zamanla anlarsınız.

Şimdi konumuz ile okuduğum bir masalı yazarak yazımı sonlandıracağım…

Bir zamanlar, her şeyden sürekli şikayet eden; her gün hayatının ne kadar berbat olduğundan yakınan bir kız vardı. Hayat, ona göre, çok kötüydü ve sürekli savaşmaktan, mücadele etmekten yorulmuştu.

Bir problemi çözer çözmez, bir yenisi çıkıyordu karsısına.

Genç kızın bu yakınmaları karsısında, mesleği aşçılık olan babası ona bir hayat dersi vermeye niyetlendi.

Bir gün onu mutfağa götürdü. Üç ayrı cezveyi suyla doldurdu ve ateşin üzerine koydu.

Cezvelerdeki sular kaynamaya başlayınca, bir cezveye bir patates, diğerine bir yumurta, sonuncusuna da kahve çekirdeklerini koydu.

Daha sonra kızına tek kelime etmeden, beklemeye başladı.

Kızı da hiçbir şey anlamadığı bu faaliyeti seyrediyor ve sonunda karsılaşacağı şeyi görmeyi bekliyordu.

Ama o kadar sabırsızdı ki, sızlanmaya ve daha ne kadar bekleyeceklerini sormaya başladı.

Babası onun bu ısrarlı sorularına cevap vermedi.

Yirmi dakika sonra, adam, cezvelerin altındaki ateşi kapattı.

Birinci cezveden patatesi çıkardı ve bir tabağa koydu.

İkincisinden yumurtayı çıkardı, onu da bir tabağa koydu.

Daha sonra son cezvedeki kahveyi bir fincana boşalttı.

Kızına dönerek sordu:

– Ne görüyorsun ?

– Patates, yumurta ve kahve ? diye alaylı bir cevap verdi kızı.

– Daha yakından bak bir de dedi baba, patatese dokun.

Kız denileni yaptı ve patatesin yumuşamış olduğunu söyledi.

– Aynı şekilde, yumurtayı da incele. Kız, kabuğunu soyduğu yumurtanın katılaştığını gördü.

En sonunda, kızının kahveden bir yudum almasını söyledi. Söylenileni yapan kızın yüzüne, kahvenin nefis tadıyla bir gülümseme yayıldı.

Ama yine de bütün bunlardan bir şey anlamamıştı:

– Bütün bunlar ne anlama geliyor baba?

Babası, patatesin de, yumurtanın da, kahve çekirdeklerinin de ayni sıkıntıyı yaşadıklarını, yanı kaynar suyun içinde kaldıklarını anlattı. Ama her biri bu sıkıntı karşısında farklı farklı tepkiler vermişlerdi. Patates daha önce sert, güçlü ve tavizsiz görünürken, kaynar suyun içine girince yumuşamış ve güçten düşmüştü. Yumurta ise çok kırılgandı; dışındaki ince kabuğun içindeki sıvıyı koruyordu. Ama kaynar suda kalınca, yumurtanın içi sertleşmiş katılaşmıştı. Ancak, kahve çekirdekleri bambaşkaydı. Kaynar suyun içinde kalınca, kendileri değiştiği gibi suyu da değiştirmişlerdi ve ortaya tamamen yeni bir şey çıkmıstı.

– Sen hangisisin? diye sordu kızına.

Bir sıkıntı kapını çaldığında nasıl tepki vereceksin?

Patates gibi yumuşayıp ezilecek misin?

Yumurta gibi, kalbini mi katılaştıracaksın?

Yoksa, kahve çekirdekleri gibi, başına gelen her olayın duygularını olgunlaştırmasına ve hayatına ayrı bir tat katmasına izin mi vereceksin ?

Saygılarımla…

HAYAT KISA, MUTLU OLMAK LAZIM

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Edin