YAŞAR KURŞUN

DESİNLER İÇİN YAŞAMAMAK!

Günümüzün en kötü hastalığı sanırım bu olsa gerekir, “El alem ne der”.

Aklıma gelen iki güzel şarkıda, “El alem ne der” sözü çok iyi işlenmiş…

 

Beyaz giyme toz olur,

Siyah giyme söz olur,

Gel beraber gezelim

Muradımız tez olur.”

 

Başka bir şarkıda;

 

“Ele güne karşı yapayalnız

Böylede olmaz ki…

Nasıl da gittin insafsız

Böyle bırakılmaz ki!”

 

Evet…

Geçenlerde karşılaştığım iki olay bana bu haftaki köşe yazımı yazmaya vesile oldu.

Sevdiğim bir arkadaşın düğünü vardı. Bu düğüne değerli bir kardeşim ile gittim. Düğünde bizi tanıyan insanlar çoğunluktaydı.

Düğün başladı birbirinden güzel şarkıları dinleyip, düğünün keyfini çıkarmaya çalıştık.

Düğünde,

Ankara’nın o hareketli türküleri çalmaya başlayınca, arkadaşa, kalkıp biraz oynayalım dedim. ( Bu arada, Ankara Türkülerini çok severim).

Arkadaşın, ilk lafı;

” El alem ne der?”

-Yahu ne diyecekler veya kime zararımız olacak’ki dedim.

-Arkadaş, hocam senin hastan var, laf söz olur deyince, artık lafı uzatmadım.

Kuzu kuzu düğünü izledik ve takımızı takıp gittik.

Yine birkaç gün sonra düğüne birlikte gittiğim sevdiğim arkadaş ile Elazığ ‘ın meşhur köfteciler sokağında karşılaştık.

Dedim ya doğal olmayı ve özgürlüğü severim.

Köfteciler sokaktaki meşhur, Tatlıcı Hasan usta ‘dan fıstıklı bir halka tatlı aldım hem yürüyor hemde yemeye çalışıyordum.

Sevdiğim arkadaş yanıma geldi, ” hocam sizi Elazığ ‘da tanıyan çok olur, hiç böyle caddede tatlı yemek olurmu, el alem ne der!

Aynı hareketi,ikinci kez sevdiğim bir arkadaşım tarafından söylenmesi, öfke kontrolümü bozdu!

-Yahu el alem için mi yaşayacağız. İnsan kimseye zarar vermedikçe tatlıda yer,

çekirdek’te yer dedim. Bırak bu saçma sapan düşünceleri.

Belki biraz sert çıktım ama harbiden hak etmişti, bu arkadaştan, “El alem ne der” takıntısı sözlerini ikinci defa duymuştum!

Geçmişten beri böyledir. Çoğumuz benimsemese de ele güne karşı yaşıyoruz.

El için süslenip el için takıp takıştırıp giyiniyoruz, el için temizlik yapıyor,

Yani el alem için yaşıyoruz. Kendimiz için değil de el alem ne der dürtüsüyle bir şeylere çabalıyoruz

Bu durumda insanın kendini mutlu hissetmesi mümkün mü?

Bu çabalama niye, ele aleme  beğendirme olgusunu yaşıyoruz!

İnsanlar sizin neye üzüleceklerini bile bile üstünüze gelirler.

Kişiyi en acıtan duygu yaşaması gerekirken “El alem ne der” dürtüsü ile yaşayamadığı anlardır. Hayatımızdaki en büyük jüri el alemdir!

Özellikle ülkemizde hepimizin “aman komşular ne der” “akrabalar ne der” “arkadaşlarım ne der” diye başkasının iki dudağına mahkum yaşarız.

Bana göre dünyadaki en büyük mutsuz insanlar başkalarının düşündüklerini takan insanlardır. Bazen ne yapacağımızı bilmeden bir çıkmazın içine sıkışır kalırız maalesef!

Şunu yapma, bunu yapma, oraya gitme, buraya gitme, yeme, içme laf olur, söz olur, dedikodu olur vs…

El alem ne diyecek korkusu zihnimizi bulandırır içimizi daraltmaya başlar çoğu zaman!

Çünkü en yakınınız bile bilmez içimizde ne fırtınalar koptuğunu, nelerin parçalanıp kırıldığını kimse bilemez!

En iyi siz bilirsiniz hangi acıyı, hangi yarayı, hangi sevdayı, hangi tecrübeyi nereye koyacağınızı.

Bırakın başkalarının ne dediğini sizler bildiğiniz doğruları yaşayın değerli okurlarımız.

El alem ne der ile ilgili bir hikaye vardır. Şimdi o hikayeyi yazarak yazımı sonlandıracağım…

Adamın biri bir dükkan açmış. Dükkanın tepesine “Burada Taze Balık Satılır” yazan büyük bir tabela asmış.

Yanına bir vatandaş gelmiş ve demiş ki:

“Tabelada neden ‘Burada’ yazıyor?” Adam “Burada” kelimesini tabeladan kaldırmış.

Sonra başka bir vatandaş gelmiş ve demiş ki “Satılır? Tabii ki satılır.

Bağış yapmıyorsun, öyle değil mi?”

Adam “Satılır” kelimesini de tabeladan kaldırmış. Üçüncüsü gelmiş ve demiş ki “Taze Balık? Taze olmak zorunda.

Bayat balığı senden kim alacak?”

Adam “Taze” kelimesini de çıkarmış.

Dükkan sahibi boynunu eğmiş. Tabelada şimdi sadece “Balık” kelimesi varmış ve dördüncü gelerek “Balık?

Bunu çıkartmak ne iyi olur!

Zaten bir kilometre öteden kokusunu alabilirsin.” demiş. Dükkan sahibi tabeladaki son kelimeyi de silmiş. Beşinci bir adam gelmiş ve demiş ki “Dükkanın tepesine boş bir tabela asmanın ne anlamı var?” Dükkan sahibi tabelayı çıkartmış. En son altıncı bir adam gelmiş ve demiş ki “Bu kadar büyük bir dükkan açtın.

‘Burada Taze Balık Satılır’ yazan bir tabela asamıyor musun?”

İşte kendi yaptığı işin doğrusuna güvenmeyen bu balıkçı adam gibi “Elalem ne der?” kaygısıyla hiç bir iş yapamaz oluruz değerli okurlarımız.

Saygılarımla…

DESİNLER İÇİN YAŞAMAMAK!

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Edin